30 Ağustos 2013 Cuma

Kızlarla bir akşam PMS öncesi bir kavanoz nutella gibi

Bu hafta hep kadınlar vardı akşamlarımda. Önce kitap kulübü, hepsi otuz beşimden sonra tanıdığım kadınlar. Her birimiz birbirimizden farklı apayrı renkler, ortak bir geçmişi bile olmayan kadınlarız. Ortak paydamız kitap. Ve konuşacak ne çok şey buluyoruz inanılmaz.

29 Ağustos 2013 Perşembe

Tespitim var vol.kaç oldu bilmiyorum: garantici

Garanti bankası beni kesinlikle reklamlarında oynatmalı. Zira ben bu garanti işinin bırak kitabını anayasasını yazarım.
An itibariyle İstanbul’dayım. Bir alışveriş merkezinin basık atmosferinde (iklimlendirme tesisatını yapan firmanın taaa) “ne takıntılı ne garantici kadınım ben” diye düşünürken yazayım bari dedim yazayım da burayı okuyanlar hakkımdaki düşüncelerini gözden geçirsinler.

An itibariyle...

Bu yazın ter kokusu dalında birincilik ödülünü ön masada oturan abiye takdim ediyorum. Otobste yanımda kokanı anladım da cafe'de başka masada oturanın ter kokusu ??

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Dumur diyalog #105

Arca anlamasın diye şifreli konuşan anne babasına;
A: Ne biçim konuşuyorsunuz? Ne diyorsunuz?
Y: Gizli konuşuyoruz annecim
A: HAYIR GİZLİ KONUŞAMAZSINIZ! konuşamazsınız, çocuklar merak eder!
……..
Karşı komşunun 3 yaşındaki çocuğundan bahsediyor;
“Evden ayrılacakmış, uzağa gidecekmiş.”
“Kim Tuna mı?”
“Evet ya uydurukçu Tuna peh!”
…………

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Sıla, çim kurtları, süzgü(?) ve daha fazlası

"Bu yaz bir konsere gidelim yav, kime gidelim”, sohbetiyle başlamıştı her şey ve Sıla’nın konserine bilet almamızla nihayete ermişti. Bu kadar, nokta.
Değil tabii ki … Yoksa Sıla’nın konser biletinin fotoğrafını çeker sosyal medyada paylaşırım, Çeşme Açıkhava da yazıveririm, havamı da basarım, biter gider. (nitekim paylaştım:P)
Aaa hiç eziklemek yok, şunun şurasında sekiz on yıldır ilk defa konsere gidiyoruz muhterem kocamla, ben sosyal medyada paylaşmayacağım da kim paylaşacak!

23 Ağustos 2013 Cuma

Dumur diyalog #104

Markette dondurma isteyen Arca'ya onay verilir, hazır dondurmayı koparmışken cips paketinin üzerinde dondurma resmi gören Arca şansını zorlar; "annem bak bu cips dondurma veriyormuş, bunu alalım dondurma hediye olsun"
...............

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Anı biriktirmek

Arca işbölümü yapmış aramızda oyun İlker’in payına düşüyor, kitap benim.
Ben oyun konusunda pek becerikli değilim, faaliyetle filan işim olmaz. Zevk almıyorum ve Arca da salak değil zevk almadığımı illa ki hissediyor.
Koşmaca seviyorum, saklambaç… Az biraz büyüsün de yakan top oynayalım istiyorum, sonra ortada sıçan oynayalım. Yani öyle araba yarıştıralım, yok kudurmaca oynayalım bana göre değil. Dedim ya sakarlıklarımdan nasibini alan Arca da akıllandı bana adrenalini düşük faaliyetleri uygun gördü.

20 Ağustos 2013 Salı

Reklam değil tavsiye

Vallahi değil, para verip aldım. Maksat vatana millete faydamız olsun.
Kimin tavsiyesi hatırlamıyorum, bir bulsam o mekanı cennetlik insanı elinden öpeceğim.
Söylemesi ayıp kokarım ben. Terleyince kim kokmaz?

16 Ağustos 2013 Cuma

Amaannn kaçmıyor ya!

Sabahları 06:00 dedin mi ayaktayım. Önce kocaman bir bardak limonlu suyumu içiyorum. Çayı demleyip taptaze bir sabahı yoga ile ısınarak, güneşe selam ederek ve enerji depolayarak karşılıyorum, sonra mekik aletinde elli adet mekik çekiyorum. Karın kaslarımın bir defada 120 mekik çekebildiğim günlere kavuşmasına çok az kaldı.

Dumur diyalog #103

Patlak topun üzerinde dengede durmaya çalışan Arca'ya: "annecim düşeceksin bak o top düşürecek seni!"
A: "topların hepsi yuvarlak hepsi düşürür"
--------

Arabada giderken tükürüp duran Arca'ya : "annecim tükürme!"
A: "tükürmüyorum ki!"
Y: "ya n'apıyorsun?"
A: "Ağzımda tükürüğü karıştırıp fışkırtıyorum"

15 Ağustos 2013 Perşembe

Tek yumurtadan bir porsiyonluk krep tarifi

Arca yumurtanın sarısını yemiyor. Daha doğrusu yemiyordu. Sebebin ne olduğunu bilmiyoruz ve açıkçası öğrenmeye de gerek görmedim. Ne değişecek ki? Yumurtanın sarısı hakkında kararını vermiş. Evet tabii ki protein dedik, büyütür dedik yesen iyi olur filan dedik, daha da bir şey demedik. Ne diyeceğiz ki? Sadece fazlasıyla et yiyor, proteini de o kaynaktan sağlayıversin dedik, ilişmedik.

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Okula gitmeyeceğim!

İlk defa “okula gitmeyeceğim” isimli türküyü çağırmaya başladığında bahar aylarıydı. Dedik ki “nisan mayıs aylar gevşer gönül yayları” ve hatta dedik ki “pek uzun zamandır hastalıklarla boğuşuyor uzaklaştı haliyle okuldan” ve hatta düşündük ki NA ile çok güzel eğleniyor, okula gidesi gelmiyor.

Cehennem

Tatil kitaplarının biri de Cehennem’di. Çok zaman önce Dan Brown okumamaya karar vermiştim. Sebebini hatırlamıyorum, bir overdose durumu mevzubahisti muhtemelen. Sonuçta pek aklımda değilken onu kitaplığa nasıl dahil ettiğimi hepimiz biliyoruz.

13 Ağustos 2013 Salı

Bu kadar basit !

Arca’nın her şeyi ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar sorduğu zamanlarda Tübitak yayınlarının mini ansiklopedisini almıştım. İnternetten siparişin bazen yaşına uygun olmayan kitapları seçmiş olmak gibi riskleri oluyor. 8 yaş imiş. Açıp okudum, 35 yaş bile olabilirmiş, zira benim bile bilmediğim ne çok şey varmış. Bir de fen lisesi mezunu olacağım. Arca’ya vermedim bile kitabı, öyle bir yerlerde duruyordu.

Yaz kitabı diye bir şey var.

Akşamlardan bir akşam çekirdek aile olarak Çeşme merkeze indik. Miskin yer cücesini dondurma vaadiyle kandırmıştık, evde yayamayıp yürüyüşe çıkarmamıza gıcık olmuştu, suratı beş karış yürüyordu önümüzde.
Ben çocuklar gibi şendim. Bayılırım sahil kasabalarının çarşılarına. Henüz yazlığımızın olmadığı yıllar Kuşadası’nda Yetiş Motel’e giderdik. Arka kapısından girersin, öyle görevli filan yok, önüne çıkana sordun mu seni odana yerleştiriverirler. U biçiminde sıralanmış odaların kapıları, içinde envai çeşit bitki olan bir orta bahçeye (daha doğrusu çiçekliğe) açılır. Odalar karanlıktır ve dolayısı ile acayip serindir. Masalarında kutu oyunlarının, tavla ve satranç tahtalarının olduğu lobiden aşağı denize inersin. Çocukluğumun nefis mercimek çorbasını, çorbanın içindeki tereyağlı kıtırları ilk o motelde yediğimi hatırlıyorum. Hala duruyor mu bilmem ama o günlerin en sevdiğim ritüellerinden biri de yemekten sonra Kuşadası çarşısına gitmekti. Annem, ablamla beni tertemiz giydirirdi. Maraş usülü dondurmayı dondurmacı şakasıyla kapar yerdik. Ufak tefek hatıralar alırdı babam bize, bir deri kolye, belki sandalet… Ne zaman bir sahil kasabasının çarşısına insem çocukluğum aklıma gelir, çocuklaşasım gelir.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Hakkımda bilinmeyen fakat “bilinse de olur bilinmese de olur” türdengerçekler

Muhterem kocam ve kardeşi çocuklukları hakkında pek az şey hatırlıyor. Hayret verici zira ben bile İlknur’un çocukluğuna dair pek çok şey hatırlıyorum. İlknur neredeyse otuz yaşında olduğuna göre, var sen düşün İlker’i ne kadardır tanıdığımı.
Ben? Ben doğumumdan öncesini bile hatırlıyorum. Gülmeyin len! Hatırlıyorum. Babamın babası, herkes tarafından çok sevilen bir insanmış. Herkes hürmetle anar kendisini. Bir de bir resmi vardı bizim evde. Tamam işte! Onunla ilgili anılarımı bile anlatırdım. Rahmetli, ablam üç aylıkken vefat etmiş.

Kendine ait bir oda

Virginia Woolf'un feminizmin kitabını yazdığını kabul edersek "kendine ait bir oda" da feminizmin kitabının ta kendisi oluyor bu durumda. Virginia ablamız der ki; kadının kendine ait bir odası, geliri ve kendine ayıracağı zamanının olması lazım... yazmak için.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Arca n’apıyor?

Pazartesi, Salı ve Çarşamba günleri NA ile şehrin tadını çıkarıyor.


Kah evde yayılıp oynuyorlar, kah komşu çocuklarıyla toplaşıp parkta sabah pikniği yapıyorlar. Gün geliyor metro ile geziyorlar. Akşamları anası ve babasıyla bol kudurmacalı saatler geçiriyor. Yatmaya yakın odasının klimasını açıp iyice serinletiyor ki keyifle uyuyabilsin. Evet gıdada eti, uykuda serinliği sevmesini babasının genlerine bağlıyoruz. Gel gör ki babasıyla uyku, anasının seyahatte olduğu akşamlar haricinde tercih edilmiyor. Salı akşamları uyku öncesi aktivitesi çanta toplama. Çantalar teker teker hazırlanıp kapı önüne akşamdan konuyor.

Çarşambaları ya anneanne-dede ikilisi ya da babaannesi bizim yer cücesini ve kapının önündeki eşyaları doğru yazlığa götürüyor. Yer cücesinden mutlusu yok.

Özdere’de çoğunluğu annesinin çocukluk arkadaşlarına ait yaşıtı sekiz kadar oğlan çocuğu ile sokakta oynamaya bisiklete binmeye bayılıyor. Özellikle Ali Emir favorisi. Araları sadece bir ay ve müthiş eğleniyorlar birlikte. İcat ettikleri oyunlar o kadar eğlenceli ki... Geçen haftaki oyun “Ali Emir’in ablasını bulma” oyunuydu. Bütün siteyi bisikletle dolaşıp bulmaya çalıştılar, artık akşam olduğunda ablası bunları buldu. Bir de zıp zıp var, illa ki akşamları gidiliyor, zıplanıyor. Dondurmadan yana stoklu çalışmayı uygun görüyor cüce, muhakkak her gün bir dondurma alınıp buzluğa atılıyor. Bir de anasının yüklenip getirdiği sandalyesine kuruluyor.

Çeşme’de pek yaşıtı yok ama bazen kankası Poyrazla denk geliyorlar yeay!! bir de tabii ki Deniz var! Bu sene Deniz’i tenhada sıkıştırıp orasını burasını acıtayım derdinde değil. Bir olgunluk geldi üstüne, Deniz de kendini sağlam savunuyor, Arca üzerine yürüdü mü basıyor çığlığı katiyen altta kalmıyor. Kardeş şart değil ama kuzen şart! Zira bir geçenlerde tüm hafta İzmir’de geçirdiğinde Duru’cuğu ile müthiş eğlendiler. Bazen diyorum ki önceden Arca’ya bir abla doğuraymışız iyiymiş.

İki bahçede de biberler, acurlar… Arca’nın her daim taze taze atıştıracağı kaynaklar mevcut.

Uzun lafın kısası “Arca n’apıyor?” diye soracak olursan şehirde olsun, yazlıkta olsun, tatilin tadını çıkarıyor. Ha bir de hiç ama hiç okula gitmek istemiyor. Sabah yaptığımız uzun konuşmadan da bir çözüme varamadık. Ama vardığımız sonuç arca okula kesinlikle gitmek istemiyor. Sonbahar geldiğinde ne halt edeceğiz bilmiyoruz.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Dumur diyalog #102

Dergide kahraman bir köpeğin haberini okurken;
Y: annecim bak ne kadar cesur bir köpek sahiplerinin hayatını kurtarmış.
A: maşallah!
----------

Babaannesiyle matematik çalışırken(!)
B: arca gel sana ikişer ikişer saymayı öğreteyim
A: tamam
B: 2-4
A: niye 1-3 değil?

-----------
Sabah dondurma paketlerini çöpte bulan Arca "neay siz magnum mu yediniz ben uyurken!"

--------

Benzincide oyuncak araba rafına bakarken,
"bu arabaları kimse almamış annem kimse istememiş bunlar yalnız kalmış"