tuvalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tuvalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ağustos 2012 Perşembe

"kendi kendine uyuma" ve "gece çişi"ni nasıl hallettik?

Ben bazı konuların arkasını pek getirmiyorum. Halbuki sitcom değil anam bildiğin Köle Isauravarimsi bir pembe dizi çevriliyor burada. Arkası yarın mübarek!
Geçenlerde Elvan sordu, -kendisinin çocuğu filan yok, öyle bir azimle anlatmışım ki- “kendi kendine uyuma konusunu hallettiniz mi?” dedi. Çok fena. İşte böyle boyundan büyük laflar edersen sonra yüzüne vururlar. ık mık bir ara yazayım dedim.
Halbuki resmen mıçtım o konuda hem de betonu filan delemeden. Geçen gün Nil’le konuştuğumuzda itiraf ettim, rahatladım. Uzun lafın kısası halledemedik, hala koyun koyuna uyuyoruz!

5 Nisan 2012 Perşembe

Başa döndük kanımca!

Arca’nın aylarca gece çiş kaçırmaması yüzümüzü güldürür olmuştu. Zira bir ara çarşaf değiştirme kategorisinde Guiness rekorlar kitabını zorlamaya başlamıştım ki, cüce kariyerime engel oldu, işemez oldu, elim böğrümde öylece kalakaldım.

19 Eylül 2011 Pazartesi

Gece çiş olayı ne ayak?

Hatırlayalım;

Arca yaklaşık bir yıldır kakasını beze yapmıyor.

Arca yaz başından beri bezsiz geziyor, umumiyetle sıkıntısız gündüzlerimiz.

Arca gündüz bezsiz iken bir süre daha geceleri bezli takıldı, sonra gece bezi kafasında soru işaretleri oluşturmaya başlayınca, gece de bezi tamamen çıkardım.

Tüm süreç boyunca ;

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Hay peri gibi!

Bir ara bir ormanda kaybolma fantezisi hakimdi masallara, şimdi periler musallat oldu. Hay dilim tutulaydı da peri demeyeydim. Önceden tırsmışlığı var biliyorum bir de!

Kendime perilerden bahsetmek yok diye söz vermiştim güya…

Bezli yatırıp sabaha karşı unutup da fark ettiği bez için gayri ihtiyari “aa hay Allah kim takmış bu bezi? Gece bez perileri gelip takmış herhalde” diye saçma bir laf çıkınca, o içine periler kaçasıca ağzımdan, mecbur iki satır bir şeyler uydurdum.

Tabii Arca’nın hoşuna gitmedi, iki sefer daha bez görünce “bez perileri gelmesin, bez takmasın” dedi.

Perilerden yana bu ısrarcı tutumumun son bulması için gece bezi çıkardık. Ama nasıl yapacağım bilmiyorum. Mıkırdandığını duyarsam yanına gidiyorum, kuvvetle muhtemel çiş gelmiş oluyor, klozete tutunca hop salıveriyor. Ama işler sarpa sardı, son dönemde mıkırdamalarına hemen gitmiyordum, bu bez işi çıkınca kaçmasın uyanmasın diye yeni doğan anası gibi saniyesinde soluğu yanında alıyorum.

Daha kötüsü ben mıkırdanmayı kaçırırsam Arca da çişi kaçırıveriyor, üşütecek diye korkuyorum. Bence henüz gece bezi bırakmaya hazır değil. Kimi tecrübeliler gece gündüz beraber bırakılmasından yana ama Arca deve gibi su içiyor ve şimdiye kadar hemen hemen hiç kuru kalkmadı yataktan. Dolayısıyla yine tecrübelilerin önerisi üzerine arayı fazla açmamayı düşünmekle birlikte, bir süre kaçak göçek bezle idare edelim diyordum.

Tenhada sıkıştırılasıca periler sağ olsun gece bez çıktı.

Dolayısı ile benim de yine uyku ile imtihanım başladı!

Annenin bebesine notu: Büyü len artık, çişini de tut sabaha kadar arıza çıkarmadan bi uyu be! Tam uyumaya başladın dedik, çiş çıktı başıma, hay senin çişine!

Annenin okuyanlara notu: Merak edenler için Arca’nın gündüz bez olayı tamamen bitti. Tabii kazalar oluyor arada ama çoğunlukla kendisi söylüyor, arıza yapmıyor.

Annenin sorusu : Gece bez işi nasıl halledilir? Bu adam tutmayı öğrenecek mi? Yoksa saat kurup ben mi götüreceğim hep işetmeye?

28 Haziran 2011 Salı

Bezden dona geçiş sorunlarına mucize çözümler

BEKLEMEYİN!

Tracy ablamın önerdiği çözümlerin mucize olduğunu düşünüp pek çok anne bebelerini telef etti biliyorum, o yüzden baştan uyarıyorum. “Her bebek farklıdır” kuralı her zaman geçerli.

Ama bu havalı başlık hoşuma gidiyor be!

“Acaba daha hazır değil miydi?”

Bu fitne fücur sorusu epeyce zihnimi kurcaladı.

Ama ben azimliyim, hep öyleydim. Hiç öyle benim bebeme vahiy indi, bu işi çözdü demeyeceğim. Bütün veriler hazır olduğunu gösteriyordu, tecrübeler (Ümit abla) oluru vermişti, tıbbi otoriteler (doktoru) “tamamdır” demişti.

Aksiyon zamanı gelmişti!

Bir yıldır lazımlığa zıçan bebenin çiş konusunda kendi kendine “ben artık çişimi beze yapmayacağım” yaklaşımı sergileyeceğini düşünüp boşa heves etmişim. İşi biz ele almasaydık daha çok kıçında paket ile yaşardı düdük. Demem o ki “benim bebem muhteşem” değil!

Tabii biz de muhteşem anababa değiliz, elbet hatalarımız oluyordur. Lakin yavaş fakat emin adımlarla ilerliyoruz. Geri adım yok. Bezden dona geçişi bir “süreç” olarak kabul ettiğimden beri o fitne fücur sorular pek kafamı kurcalamıyor.

(hehe baktım iş uzayacak, yiğitliğe bok sürdürmüyorum, en kaçamağından süreç diyorum yırtıyorum)

Öyle ki hayatımızı kesinlikle değiştirmiyoruz. Zaten eve tıkılacak olsak mıçtık zira hala tam kotarmış değiliz : )

Tatile gittik. Dışarı çıkıyoruz, geziyoruz. Misafirliğe gidiyoruz. Halıları kaldırmadık, muhtemelen bu iş bitince direkt yıkamaya göndereceğiz.

Dışarıdayken çiş olayı süper eğlenceli oluyor, çünkü pet şişe denen icat var. Şekil 1’de tatil dönüşü kupkuru öğle uykusunu alan Arca’nın köpürte köpürte işediği pet şişeyi görüyoruz.

Bu aklı veren annenin elini öperim!

Ben çayır çimen olayına karşıyım. Sağa sola işemesin kardeşim. İşetene de kızıyorum. Ha zorunlu kalırsın ne bileyim, kız çocuklarında iş daha zor anlarım ama o pipilerin bi faydasını görelim değil mi ya! Hem cidden çok eğlenceli oluyor, acayip seviyor şişeye işemeyi. Laf aramızda ben de çocukken ayakta işemeye acayip özenirdim.

Sonra klozete ters oturma oyunu acayip eğlenceli. Yazının başında bok attım ama Tracy’nin önerisiydi, kimi çocuklar çıkardıkları mahsulleri görmekten hoşlanır diyordu. Arca'da işe yaradı.

Kaçırmalara çare çok. Çok çok kıyafet, bir de şu marketlerde satılan yatak koruyucuları. Oto koltuğuna filan seriyoruz, içimiz rahat.

Ve yine biliyorum ki … “Tünelin sonunda ışık var”

Bu da aynı adlı tema fotoğraf kompozisyon çalışması.



Arabanın torpidosu üzerinde önceki günün kazalarından sonra yıkanmış ama kurumamış donlar sabah güneşi ile kurumaya bırakılıyor. 75. Yıl tünelinin sonundan ışık görünüyor. Bu manzara karşısında motive olmamak mümkün değil!

Unutmadan;

Yaz dönemi blogları en çok meşgul eden iki konudan biri tatil ise ikincisi tuvalet maceralarıdır.

Yüksek müsaadenizle ben de takip ettiğim blogger dostlarının linklerini paylaşmak istiyorum, hem bana hem de bu mevzuda çaba gösterenlere referans olur kanımca:
Fadiş ve Deniz
Hülya ve Tuna
Nehir ve Ada
Seyhan ve Defne Nil
Evrim ve Demir
Alev ve Yiğit
Kaymaklı kadayıfın yazısı
Gamze ve Ege

22 Haziran 2011 Çarşamba

Çişten moktan mevzular


Bu kadar uzun süreceğini bilsem başlar mıydım?

Hazır olduğunu düşündüğüm bebenin bu işi en geç birkaç günde bitireceğini hayal etmek saçmalık mıymış?

“Söylemiyor Ümit abla, biz hatırlatırsak ne ala! Hatırlatmazsak söylemiyor, hazır değilmiş galiba” dediğimde ve Ümit abla “sabredeceksin, bu yaz böyle geçecek” diye cevapladığında çok büyük hayal kırıklığına uğradım.

Arca’nın yaklaşık bir senedir kakayı lazımlığa yapması beni acayip gaza getirmişti. Kesinlikle beze yapmıyordu, illa ki lazımlığa yapılacak. Bezler sıkmaya başladığında kendimi iyice Arca'nın hazır olduğuna ikna ettim.

Doktoru son gittiğimizde, “zamanı gelmiş” dedi, Ümit abla “tamamdır, kışa kalmasın, halledelim” dedi, benim iç sesim zaten bunları duymaya hazırdı hatta Ümit abla hali hazırda piyasadayken iki koldan çalışmamız işime geldi, ama bu kadar uzun süreceğine belli ki hazırlamamışım kendimi.

Dönüş yok, yola devam.
(Azimle mıçan betonu deler lafı tam benim karakterime uygun)

Kimi zaman güzel bir gün geçiyor, kimi zaman kazaların ardı arkası kesilmiyor. Misal bütün bir gün dışarıdaydık, Pazar gününü Alpi’nin doğum gününde ve devamını yazlıkta geçirdik, klozete bile yaptı, sıfır kaza ile günü bitirdi. Ama bütün günü evde geçirdiğimiz önceki gün bile isteye halıya yaptı.

İnatlaşmıyorum, cidden, (hadi şunu inatlaşmamaya çalışıyorum diye düzeltelim) benim gibi inadın önde gideninden beklenmeyecek bir kayıtsızlık yerleştiriyorum suratıma ama eminim bakışımdan bile anlıyordur düdük. O var ya o, o Arca denen velet çok iyi tanıyor beni. Çünkü dışımdan çaktırmasam da içimden "inadına yaptı biliyorum" diye dişlerimi sıkıyorum.

Bir defasında "bir dahaki sefere haber verirsin çişini lazımlığa yapmak için koşarız" dediğimde, "o zaman bezimi takalım" dedi. İçim kıyıldı. Neyse ki aynı numarayı Ümit ablaya da yapmış, hiç oralı olmadık.

Çok pis bir ittifak kurduk cüceye karşı!

Çişin geldiğini anlayıp lazımlığa kendiliğinden koşmayı ne zaman başaracak? O günler bize çok uzak görünüyor. İlla ki bizim onu götürmemizi istiyor.

Çişini kendi söyler ve kesinlikle kaçırmadan lazımlığa yaparsa, panomuz var, sticker yıldız yapıştıracağız diye sevindirik oldu.

Sonra benim yıldız sticker'lar pek motive edici olmasa gerek, sallamamaya başladı.



El emeği göz nuru iğrenç panom ve sticker’ım. Evet o sol tarafta görünen ne idüğü belirsiz yeşil şeyler yıldız.

"Bir çocuk tuvaletten nasıl soğutulur?" konulu çalışma takdimimdir.

Ah ulen Füsun olsa keçeden yapardı şerefsizim, ben kipitapın gönderdiği stickerdan eciş bücüş yıldız kesmeye çalıştım. Yeteneksizim diyorum kimse inanmıyor.

Motivasyonun dibe vurduğu anda ablam imdadıma yetişti, cars sticker'ları getirmiş de biraz panoya adapte olmaya başladı düdük.

Sonra başka bir motivasyon da arkadaşları. Berk, Tuna, Ege ve Ela da benzer süreçlerden geçiyor, bizimkine şahane motivasyon oluyor.

En sevdiğimiz şarkı (güya Tuna’nın söylediği):
“Lazımlığa çişimi yapıyom, çişimi yapıyom popom kuru kalıyo!”

Gündemimiz şimdilerde bu…

Şimdilik "çişte başarıya ulaşmanın yolları" postu yazmam mümkün değil, çünkü bunun bir başarı öyküsü olmasına daha çoook var.

Unutmadan bu arada şimdilik gece bez var, uyuduktan sonra takıyoruz, sabaha karşı yatak ıslak oluyor. Hani bez de olmasa halimiz ne olacak?

1 Aralık 2010 Çarşamba

Dün gece sabaha karşı 3 suları

Güzel bir akşamdı, baştan sona kendi yemeğini kendisi yedi, bir Arca klasiği olarak benden çok yedi. Sonra bol kudurmacalı bir akşam geçirdik, Tarkan’dan öp, Athena’dan Arsız Gönül bu aralar favori. İlknurlar uğradı, Barış Manço’nun Ayı şarkısında coştuk, falan filan…

Uyudu, uyumadan önce rüyasında kimleri göreceğini sormak rutinin bir parçası, ilginçtir bu defa “balkabağı” dedi. Gece 1 civarı sıklıkla uyanmaya ve ağlamaya başladı. Kabus gördü herhalde, ne gördün rüyanda dedim, “balkabağı” hmm iyi peki su içelim uyuyalım rüyada anneyi görelim daha az ağlamaklı bir rüya olur.

1-2-5 artık kaç defaydı hatırlamıyorum, defalarca kalktım. Canı acıyor gibi. Karnın mı ağrıyor diye sordum, evet deyince bol bol karnını ovdum ama gaz çıkarma yok. Yanımıza aldım, arada İlker de ovuyor karnını. Ağlama şiddetlendi, “kaka” dedi. Hadi be! Gün içinde 2 defa yaptığı için bu olasılık aklımıza hiç gelmemişti. Ayı ve Ali kitabını yanımıza aldık, Aliyi okuttu. Ama içim uyuyor bu arada. İlker biraz kestireyim demiş, onu da çağırdı. Maaile tuvaletteyiz. O mıçıyor biz gururlu gözlerle birbirimizi kutluyoruz, sorun çözüldü!!

Sanıyoruz…

Bu defa da geri uyumaya ikna etmeye çalışıyorum, iğrenç sesimle ne zamandır ilk defa ninni bile söyledim, üstelik alttaki bu fotoğrafı bu ilginç gecenin hatırası olarak çekerken uyandı düdük, tekrar istek yaptı, bi daha ninni, ay kendi sesimi duymaya dayanamıyorum!



Uyudu, uyandı, yanımızda yattı, İlkeri tekmeleri ile hırpaladı, bir şekilde sabahı ettik. Uyanık kaldığımız zaman uyuduğumuz anlardan daha uzundu, kısaca hala esnemekteyim.

Bunları anlattım çünkü öncelikle ebeveynlik tarihimizde böyle bir şeyle karşılaşmamıştık, Arcanın gece yarısı sıçması bir ilk!!

Ayrıca kendi adıma gece uyanmalarını daha metanetli karşıladığımı fark ettim. Bunda İlkerin telkinlerinin yanı sıra Arca'nın sadece 1 defa kalkarak ya da hiç uyanmadan geçirdiği gecelerin sıklığı da etken. Çünkü biliyorum ki kapris veya huy değil bir şekilde onu rahatsız eden bir şeyler var. Tek yapmam gereken sakin sakin ne olduğunu bulmak ve çözmek!

Ama en önemlisi, kendimizin bebek değil de çocuk ana babası olduğumuzu fark ettik. Fark ettik ki ister hiç konuşmasın ister uzun cümleler kursun fark etmez, artık bu dönemde çocuklar acılarını duygularını ifade edebiliyorlar, ne mutlu bize! Küçük bir bebekken de ağladığı olurdu ama ne kadar zor olurdu anlamamız, hemen gözleri kısar delilleri gözden geçirir, gün boyu yaşananlardan ipucu yakalamaya çalışırdık. Kimi zaman bir türlü sonuca ulaşamazdık.

Peki ya şimdi?

“Arca karnın ağrıyor mu?”
“Evet!”

27 Eylül 2010 Pazartesi

Karalama defteri

Halbuki tatil sonrası kışa hazırlık dönemine girecektim. (Evet tarhana, salça yapıp, erişte kesecektim:P)
Yok havalar daha soğumadı, sonbahar moduna girilmedi, dolapların düzenlenmesi? boşver ertele!
Deniz malzemeleri, mayolar bile ortada? haftasonu belki havuza gireriz, boşver sonraki hafta yaparız!
Arcanın fotoları düzenlenecek, hala 1. yaşgünü fotoları tabettirilip anane babaneye servis edilmedi!?? her akşam başka bahaneyle rafa kaldırma
Arcanın kış dönemi eksiklerini belirleme, küçülmüşlerinin ayrılması?? haftalardır sallıyorum!
Çıtçıtlı body tadilatı? Babaneye emanet edilerek çözülüyor!!

Arcaya mothercare indiriminden ne çok alttan çıtçıtlı body almışım, hepsi bu sene için hepsi 18-24 aylık ve uzun kollu, kısa kollu, kolsuz atlet şeklinde derken nerden baksan 20’nin üzerinde alttan çıtçıtlımız var. Hayır tuvalet mevzusunu hallettik de atlet-dona geçtik diye bir şey söz konusu değil. O cephedeki durumu kısaca özet geçeyim: Çiş önceden söylenmiyor, 90% kaçıyor, kaçtıktan sonra mutlaka söyleniyor ama ne zaman lazımlığa otursa yapıyor. Ayrıca gece kuru kalkma gibi bir durum yok, zira yaklaşık 300 cc suyu bir gecede içiyor, mümkün değil. Bunu öncelikle fiziksel olarak hazır olmamasına (özellikle mesanesinin yeterince genişlememesine) ve çok su içmesine bağlıyoruz. Amma velakin kaka şahane!! Mutlaka söylüyor ve kesinlikle lazımlığa veya klozete yapıyor, olmadı eve kadar tutuyor. Hatta klozet adaptörü olmadığı misafirliklerde anne-adaptör şeklinde pratik bir çözüm ile işimizi hallediyoruz. Ben giyinik şekilde klozetin iyice gerisine doğru oturup bacaklarımı açıyorum, Arca bacaklarımın arasına oturup icraatını gerçekleştiriyor. Sürecin geldiği noktadan memnunuz, hatırlayalım amacımızı: “lazımlığa tepki olmasın, çiş ve kakanın bezden başka bir yere yapılabileceğinin bilinci oluşsun, tuvalet, rutinimizin bir parçası olsun, yaparsa ne ala, yapmazsa canımız sağolsun” Kısacası önümüzdeki yaza kadar bu rutin ile devam edeceğiz ancak havaların soğuması ile alıştırma donlarına ara vermeyi düşünüyoruz, don şeklindeki bezlerle devam olabilir.
Dolayısı ile çıtçıtlardan kurtulmanın amacı tuvaletle alakalı değil. Arcaya yatar pozisyonda veya akrobasi ile bir şeyler giydirmek çok zorlar oldu. Bodyden uzun kollu ve kısa kollu t-shirt dönüşümü yaptırıyoruz.
Sonra pijama almak lazım, biraz sıcak tutanından :) Geçen yıl uyku tulumu giydiriyordum, üstünü açıyor diye. Bakalım bu yıl nasıl bir çözüm bulacağız.

İş çok bünye tembel liste uzun!!

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Gelelim Köle Isauranın onbeşmilyonyüzüncü bölümüne...

Kendimi bir türlü hazır hissetmediğim tuvalet mevzusuna mehter takımı ritmi hakimdi. Birşeylerin bu kadar uzun sürmesi, sürüncemede kalması çok rahatsız edici. Açıkçası geçtiğimiz aylarda tamamen önümüzdeki yaza bırakma kararı almış, en kötü karar karasızlıktan iyidir, diyerek ferahlamıştım. Ama Arca işaretlerini gözüme sokunca, Ümit abla tilki gibi beynimin kıvrımlarına sokulunca yine rahat edemedim. Hazırmış gibi görünen çocuğu görmezden gelmek de içime sinmedi. Hani ben de geçtiğimiz aylar boyunca boş durmadım, yani Arcaya vahiy inmedi, inceden çalışma yapıldı, şimdi “benim bebem her bişileri kendi yapıyor” havalarına girecek değilim.
Ne yaptım?
En şahanesinden uzay mekiği gibi bi lazımlık aldım. Yanlarına dergisini, tuvalet kağıdını koyuyorsun. Sonra her tuvalete girdiğimde Arca da benimle geldi. Zaten paçamı bırakmadığı için pek gönüllü bir aktivite oldu. Her seferinde ne yaptığımı tek tek anlattım, en son sifonu çekerken bay bay dedim. Bi de Arcaya anlatır gibi değil, zaten her seferinde aynı şekilde yapan biri gibi.
Peki Arca ne yaptı son günlerde? Bir süre sonra aylar önce lazımlığa oluşan tepki kayboldu, ancak bu defa da kokoş lazımlık pek alengirli geldi, dikkat dağıldı, şimdi lavaboya basamak oldu, 60 küsür liralık basamak:) Gün içinde sürekli bezini çekiştirir hatta çıkarır oldu. Bu arada geçen kitap siparişinde “bay bay bezim” diye bir kitap eklemiştik. Ali var bu kitapta. Bence pek güzel değil ama Arca kitabı sevdi. O kitaptaki lazımlık bizim ikea lazımlığa benziyor. Bi kitaptaki alinin lazımlığı gösteriliyor bi arca kendininkini gösteriyor. Derken gelsin çişler gitsin kakalar. Beraberce klozete atılıp sifon çekiliyor, kaka ve çişe el sallanıyor, uğurlanıyor, eller yıkanıyor.

Ümit abla alıştırma kilodu alın dedi, zaten gün içinde sadece şortla dolaştırmaya başlamış. Üçü ofisteki arkadaşın oğlundan yadigar 5 alıştırma kilodu var Arcanın şimdi. Evde yazlıkta sürekli kilotla. Hafiften rahat etsin, bu yaz bi donla dolaşsın rahatlığı da üzerimizde. Erken biliyorum, belki de değil. Ama kendimi kasma durumları yok şükür ki. Geçen hafta izinliyken 1 gün hemen hiçbir çişini yakalayamadım, hepsi kaçtı, ama tepki yok. Zaten el kadar bebeye ne diceksin, pipini yakarım mı:) ama düşünce hali hazırda Arcaya tuvaletini henüz haber vermesini söylemek olmadığı için, anne kişisi kendisini sürekli bu kilotları bu sıcakta rahat etsin diye giydiriyoruz, arada çişi de yakalar, lazımlığa oturursa ne ala olmazsa da olmaz motivasyonu ile eğittiği için (bu iş çocuğu değil anababayı eğitmek bu arada kesinlikle yaşayınca anladım) ertesi günü de devam ettik. Ama sokağa çıkınca bez giydi, hatta ben konsantre olabileceğime güvenmediğim için elfana ve hülyaların geldiği gün de birkaç saat bez giydi arca. bunun haricinde bez yoktu, çiş ve kaka "gaga" şeklinde haber verildi, verilmediği uyandıktan hemen sonra, kakasının geldiğini tahmin ettiğim zamanlar ve yemekten yaklaşık yarım saat sonra lazımlığa oturup icraat ile devam etti. Sevindirici mi demeli, tesadüf mü? Hepsi mümkün. Olur mu olur!! Sorsan çok değil, 4 ay önce bir gaza gelmişliğim, yol kat edip tepki görünce tırsmışlığım, 2 ay önce de, yok daha çok erken yanlış bişey yapmayalım demişliğim, geri adım atmışlığım var da şimdi içgüdülerim, hem de en sağlamından, neden olmasın diyor.
Araya dip not:
Doktorumuz hemen her düşüncemizin paralel gittiği doktorumuz pek çok doktor gibi 27. aydan önce tuvalet eğitimini önermiyor. Kendisinin kemikleşmiş düşüncesinin dışına çıkarmak zor ya da ben beceremiyorum. Pek tabii ki çocukların tuvaletini tutmaya yarayan kaslarını kullanmayı öğrenmeleri için belli bir yaşta olmaları gerektiği tıbben kabul görmüştür, saygımız vardır. Ancak bizim yapmak istediğimiz farklı birşey. Tuvaletin bezden başka bir yere yapılacağının çocuğun kafasında yer bulmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Beni tanıyanlar az çok bilir, ben "daha sonra daha zor olur" düşüncesi ile pek çok şeyi ertelemeden hatta belki erkenden halletme taraftarıyım. Bu belki de benim şu 2 yaş olayından gözümün çok korkması ile alakalıdır, belki biraz tembelliğimdendir, zira sonradan daha meşakatli bir süreç geçireceğime şimdiden halledeyim düşüncesi... Bu emzikte böyle oldu ve işe yaradı. Tuvalet için de aynı şeyleri düşündüm. 2 yaş sendromu kapısında iken pek çok annenin tuvalet bilinci var olduğu halde inadına veya başka bir sebepten tuvaletini bezine yapmayı uygun gören çocuklarından yakındıklarına şahit oluyorum. Haa şimdi bu işi seviyor, yarın sevmez, inat yapar, şimdiden öngörmek imkansız, ben kısaca şansımı deniyorum diyelim. İlker ara sıra bezli ara sıra bezsiz olayına takmış durumda. Doktor da bezi çıkardınız mı bir daha giydirmek yok düşüncesinde. Ama işte öyle değil, biz Arcaya "bundan sonra sen büyüdün artık bezine işemek yok, lazımlığa yapacaksın" mesajı hiç vermiyoruz ki... Bu yine de küçük de olsa bir soru işareti, doğru mu yanlış mı?
Diğer konu, bu süreç meselesi. Bilinen tuvalet eğitimi kısa sürdüğü için beni çok cezbediyor aslında, bu sebepten erteleme kararı almıştım. Şu an yaşadığımız iletişim tamamen uzun bir süreçten oluşuyor. Bu süreçte şimdilik lazımlığa tepki oluşmamışken, ve hatta klozet adaptörüne kendisi oturma denemesi yapmışken doğru yoldayız galiba diyorum. Sadece benim gibi sabrı sınırlarda bir insan için epey uzun bir yol hikayesi bizi bekliyor!!
Bir benzetme ile konuya virgül koyalım, zira bu pembe dizi mutlu sona henüz çok uzak..
Uyku konusu Arcanın tüm bebekliği boyunca beni geren bir hadise oldu. Daha doğrusu ben hadise yaptım. Aman saatli uyusun, aman iyi uysun, aman kendi kendine uyusun, gece mi uyandı ,amanın alışkanlık yaptı… Uzar gider. Hala da uyku söz konusu olduğunda diken diken olan tüylerimi hissederim. Çünkü ben uykumu alamamışsam terörist gibi oluyorum. Çocukken böyle değildim, pıt diye kalkar az uyur, uyumadığı zamanlar neşe içinde bir çocuktum. Yaş ilerledikçe bu yeteneğimi kaybettim, yetenek diyorum çünkü herkese nasip olmaz. Git gide sabah şekerliğinden gece kuşluğuna dönüştüm. Dolayısı ile sabahları sirke satan bi kadın oldum. Arcanın mutlu olması için => benim mutlu olmam lazım => benim mutlu olmam için uyumam dolayısı ile Arcanın uyuması lazım. Denklem bu!! Ben kastıkça hep bişeyler ters gitti. Ne zaman üzerime bi adamsendecelik bir aymazlık çöktü, işler bir şekilde çözüldü. Aynı süreci tuvalet konusunda yaşamak istemiyorum, şimdiden bir rahatlığa bir aymazlığa bürüneyim istiyorum, kendimi telkin ediyorum. O yüzden zamanı geldiydi, geçtiydi, geç kaldık, erken başladık tantanalarını paketledim rafa kaldırdım, içgüdülerime göre hareket ediyorum, bakalım bu defa beni doğru mu yönlendiriyorlar, yanlış mı?

16 Temmuz 2010 Cuma

dün, önceki gün, bugün, yarın ...

Dün… arabadaki eti form kırıklarını ve boş paket yığınına baktım, ne kadar garip kadın olduğumu fark ettim. İnsan şunları bi çöpe atmaz mı? Sonra bazı şeyleri anlık hatırlayamadığımı fark ettim. Ofisten hep en son ben çıkıyorum ama istisnasız hergün kapıyı kilitleyip kilitlemediğimi kontrol etmek için tam yola çıkmak üzereyken geri dönüyorum. Sonra sabah bir anlık bilgisayarı evde unuttuğum aklıma geldi, bagaja koyduğum kareler tamamen silinmiş! Meğer almışım ama kesinlikle hatırlamıyorum.

Önceki gün … Ne kadar zor bir hamilelik geçirmiş, ne kadar zor bir bebek büyütmüş olurlarsa olsunlar, anne milletinin tekrar hamile kalmaya meylinin sebebini anladım! o mucizevi koku!! Bi tarafta kudurmaktan terlemiş ekşi kokulu kafasıyla Arca bi tarafta az önce emmiş tarifsiz kokulu Poyraz!

Önceki gün yine… Arca 2 hafta sonra ilk defa akşam yatıp sabah kalktı, rüya bile gördüm. Saçlarım dökülmüştü rüyamda. Köpek dişlerinden ikincisini patlatmanın rehaveti bu, biliyorum, yakında süreç yeniden başlayacak, enerji toplamalı.

Daha önceki gün ve birkaç gün üst üste…
Arca kakayı lazımlığa yapıyor. Tİ konusunda ufak bir yol almışken bırakmıştım, o kadar küçük bir çocuk için fiziksel anlamda tuvalet eğitiminin çok doğru olmadığına ikna olmuştum. Bezsiz bebek kitabı bile tam kafama oturmamıştı. Hatta kendime kızdım, sağdan soldan okuduklarımı çocuğuma zorla mı dayattım diye ve 1 haftanın sonunda birkaç işaretten sonra ve lazımlığa ufaktan tepki oluşur oluşmaz kesmiştim. İlkerin ve doktorun “sen bilirsin ama…” ile başlayan ufak muhalefetleri de etki etmişti. Ama farkındalık kazanması önemliydi. Hiç aksatmadan her tuvalete birlikte gittik. Kendisi oturdu, keyifle, üstünde kıyafetleri ile. Son birkaç gündür sabah akşam düzene giren kakasının ve belirgin işaretlerinin ardından denedik, hiç tepkisiz keyifle ve eğlenerek yaptı, sifonu kendi çekti ve bay bay dedi. Hala tam anlamı ile bir tuvalet eğitimi – iletişimi kafamda oturmuş değil. Belki bu kararsızlığım Arcaya da geçiyor, nitekim 3 defa lazımlıksa 3 defa bez şeklinde gidiyoruz. Önce benim kendimi hazırlamam lazım sanırım.

Bugün… kendime internetten ayakkabı almak yerine kitap almayı seçtim. Üstelik kitapların hemen hepsi Arca için. (Anneye sadece SOS! Ana babalara yardım) Çocuk kitapları derya deniz… Hangisini beğeneceğini bilmek öyle zor ki. Tavsiye kitapları yokluyoruz. Genelde çocukların beğendikleri kitaplar Arcaya da uyuyor. Mesela… Ayağına diken batan süper karga, Diş hekiminde, Annie ve Leo olan kitap, Cemile. Bugünkü siparişler : Atakan Süpermarkete Gidiyor, Ormanda Doğum Günü Partisi, Kirpi ile Kestane, (teşekkürler Esra özlem&Füsun) , Kasabanın En Şık Devi (sarıçizmelim sağol ) Yaramaz Fındık, (kimden okudum hatırlayamadım), Bay Bay Bezim (son zamanların gündemi) Nurturiada Özge güzel bir grup kurdu, herkesler tavsiyelerini döküldü, pek güzel oldu.

Yine Bugün… Akşam planı yapıldı, akşam yemeği sonrası sahilde yürüyüş.

Yarın… Yazlık! Arcaya 2 gecedir “Arca yazlıkta” hikayesi anlatıyorum. Gözleri pırıl pırıl dinliyor. Bu çocuğun gözlerinin için gülüyor ya bayılıyorum. Arca tulumbadan su çekecek, Arca kumlarda oynayacak, Arca parka gidecek, Arca dedeyle gezecek, Arca denize girecek…

12 Nisan 2010 Pazartesi

Haftasonu, ilk adımlar ve bezsiz bebek üzerine


Arcanın azılar fena. Cuma akşamı Zeyneplere gittik, sohbet sohbet, yanımda götürdüğüm romantik komedi dvdlerinin yüzüne bile bakmadık. Zeynep hamile ama hala acayip çok çalıştığı için hamileliğini bile yaşayamıyor, zor. Ben de hamileyken iş hayatımın en yoğun günlerini yaşamıştım. Eve gelirken Arca kucağımda sıcacık. Ateş çıkmış. 38. Dişe de yoramıyoruz çünkü Arca 11 diş çıkardı, hiç ateşi çıkmadı. Ömrü hayatında 2 defa ateşlendi, harbi mikrobik 3 hadiseydi. İbufen içirince ateş düştü. Ama gece zehir oldu tabii.
Cumartesi herşey güzel, sorun yok. Annemler yazlığa gitmeden önce uğradı. Bir neşe, bir keyif... kuduruk. Bizimkilerin hiç gidesi gelmedi. Sabah uykusundan kalkınca yürüyerek ablamlara gittik. Gerçekten bebekler yaş kaç olursa olsun çocuk olduğunu anlıyor ve farklı davranıyor. Durunun peşinden ayrılmadı. Saklambaç, kovalamaca. Hiç eve dönmek istemedi. Akşam için plan yapmıştık, haftalardır buluşamadığımız Cansularla rakı balık yapacaktık. Ama İlknurun crohn nöbeti olduğunu ablamlardayken öğrendim. Ateş çıkınca acile gitmişler, programı iptal ettik, biz de Arca ile bi parka uğrayıp eve kaçtık. Bu arada Arca tam park veledi olmuş, Tuna abisinin izinde. Ümit abla hergün çıkarıyor ve çevrede parklara götürüyor. Bir de yeni oyun arkadaşı var. Nilda.. Arcadan 1 hafta büyük, bakıcısı Ümit ablanın arkadaşı, bizim ön bloktan komşu ama aileyi tanımıyoruz. Sosyal velet Arca bu Nilda ile arayı yapmış. Hava soğuk oldu mu evde buluşuyorlar. Nildada oyuncak çok, ama oynamak yok, Arca o oyuncakların da hakkını veriyor. Bir de sarılıp öpüyormuş Arca kızı. Neyse eve gelince park yorgunu Arca sızdı, anne de hastaneden aç gelirler diye yemek yaptı. Geldiler, ilknur iyi ama hala ateş var, biraz sohbet ettik, evinde dinlenmek istedi, gittiler. Cansuları aradık, Foruma gitmişler, akşam gelin dediler. Arcaya pijamasını giydirdik, indik. Cansu Arcanın ilk arabam oyuncağını çok sevmişti, ondan hediye ettik. Arca Cansunun tüm oyuncaklarıyla oynamakla kalmadı, bir de arabasının test sürüşünü yaptı, Cansuya da sarılıp öpeyi ihmal etmedi. Eee apartmanda Nilda ile yaşadıkları duyulmuş, ilk göz ağrısını boşlamak istemedi tabii. Cansu yemeğe tepkili bir minik, 5 yetişkin 1 kase çorbayı zor içirdik, Nazlının işi ne kadar zor. Üstelik öğleden beri bişey yememişti. Cansunun oynamadığı bi oyuncağa kondu yine Arca. Zaten her gittiğimizde bi oyuncakla dönüyoruz, çok utanç verici, buna bir dur demek lazım, alışacak. Ya da değiş tokuş etmek lazım, daha önce kitapları bu şekilde paylaşmışlardı. Arca gece yine ateşlendi. Yine 38 in üzerine çıkmayınca bu defa azılara yorduk. Kaka da cıvık sürekli.
Gelelim haftasonunun sürprizlerine.
Önce özetler...
Arca birkaç defa oturağa kaka yapmıştı, ama İkeanın lazımlığı bizim asil dötlü cücenin nazik totosunu rahatsız mı etti nedir, oturmadı sonraları. Biz de yanlış bişey yapmayalım diye tırsıyoruz ya vazgeçtik. Bu arada ben okuyorum, araştırıyorum. Aslında benim Arca bezsiz bebek olsun düşüncem olmadı hiç. Arca daha yeni doğmuştu, bir gün Zeynep+gül+ben sohbet ediyoruz, Zeynepin 6 aylık yeğeninin kaka yapışını farkettirdiğinden bahsettik. Gül bizden 20 yaş kadar büyük olan ablasının iki çocuğuna da 6 aydan itibaren lazımlığı kullandırttığını söyledi. Hadi len dedik. Sonra bir gün Hülya ile konuşurken Tracynin kitabındaki son bölümden bahsetti. Ben de o bölüm tuvalet eğitimi ya, dersimi de zamanı gelince çalışıyorum ya, herhalde 2 yaş civarı okunması gerekiyordur demiştim. Kafamda birşeyler şekilleniyor ama oturmuyor, son birkaç aydır, sabahları ben giyinirken, İlker arcayı tuvalete ana kucağında götürüyor, bu arada bezine kaka yapıyordu. Hatta İlkerin annesi tuvalete tutun dedi, bi hadi len de ona... Son olarak yine Hülyalardayız bir gün, dedi ki Özgür post yazmış, Ela lazımlık kullanıyormuş. Aaa şaşırdım. İçimden dedim ki Özgür boş iş yapmaz, hatta kuzu Elanın da benzer tecrübesi olmuş, takip ettim. Bu arada Hülyalarınkinden bir ikea lazımlık aldım, tuvalette duruyor, biz tuvaletteyken Arca üzerine giyinik oturuyor arada o da ıkınıyor, böyle bir ay geçti. Arcayı bilmem ama ben kendimi hiç hazır hissetmedim. Bir gün ıkınırken oturdu ve yaptı, pek keyiflendik. Sonraki günler Ümit abla birkaç defa üst üste yaptığını söyledi. Aynı hafta içinde bir defa da birlikte sonra bezi açınca otumalar ve çiş yapmalar,... Böyle böyle yol aldık. Ama tuvalet iletişimi bile kurmuyoruz. Herşey spontane gelişiyor. Arcanın totosu Ikea lazımlığı reddeince Nurturia'daki tecrübeleri takip ettim, araştırdım, müzikli lazımlıkları içim almadı, sanki çocuğun dikkatini dağıtır gibi geldi, dön dolaş Miracık ın bloğunu keşfettim yeniden ve tavsiyesine buradan ulaştım. Ama PTT kargo ile göndermişler. Yolladık derler gelmez, PTT yi ararım, 2 günde Ankaraya vardığının haberini alırım, iyi de Sivas Ankaraya komşu değil mi? Demek İzmire gelişi 1 haftayı bulacak. Hay allahım!! Bi taraftan diyorum ki kızım deli misin sanki çocuk kokoş lazımlığı gelsin de sıçayım diye tutuyor, boşver, 1 hafta geç gelsin, sanki tuvalet eğitiminin dibine vuracağız. Yok koca olsun bu gece olsun. İnternet alışverişinin bi tek bu bekleme olayını sevmiyorum. Neyse böyle böyle ümidi kestiydim. Sabah zil çaldı, kargo. Yok dedim gelmez. Nitekim gelmedi:) D&R geldi. Eksik ama olsun. Özgürün tavsiye ettiği bezsiz bebek kitabını istemiştim, okuyacağım, öğreneceğim. Bu arada İlker bana kıl kitap olayının b.kunu çıkardım çünkü. Arcanın doktoru okuyabildiğiniz kadar kitap okuyun, farklı bakış açıları kazanın dedi ya, ben de bilen değil öğrenen bir karakterim ya ev çocuk eğitimi kütüphanesine döndü. Çocuğu olmayanlara bile kitaplarda okuduklarımı anlatıyorum. Eminim bana gıcık oluyorlardır. Ben olurdum:)) Kitabı okumaya başladım tabii hemen. Katıldıklarım var, mesafeli durduklarım, yok olmaz, yapamazdım dediklerim var, tırstıklarım var. Varoğlu var. Hemen hiçbir şeye fanatizmle yaklaşmadığım için bu da dibine kadar savunacağım bir fikir olmadı bende.
Katılıyorum, çünkü tuvalet de yemek içmek gibi bir ihtiyaç, ve bebek işaret verebilir. Hatırlıyorum daha yenidoğankenden Arcanın kaka yapacağını bilirdik, her emmeden sonra illa ki:) Ama henüz oturamayan bir bebeğe tuvalet yaptırmak, onu koşullamak, ne derece doğru? hala soru işaretlerimi giderebilmiş değilim. Ama oturabilen biraz daha farkında olan bir bebeğe daha fazla farkındalık kazandırmak makul geliyor. 27. aya kadar kesinlikle tuvalet eğitimi verilmez düşüncesine bir iletişim yöntemi ile alternatif getirmesi güzel... Bu kitabı daha önce okusaydım da sanırım Arca yenidoğanken bezsiz bebek uygulaması üzerinde durmazdım. Bu tabii benim görüşüm. Kitabı henüz bitiremedim ama kararımı verdim sanıyorum, ben "yarı zamanlı bir Tİ(tuvalet iletişimi) uygulayıcısı" olacağım. Yani... tuvalet ihtiyaçlarını yakalayabildikleri kadar uygularlar... Kakaya odaklanırlar ve çiş için bebeklerinin büyümesini beklerler... kitap böyle diyor. En azından bebeğe lazımlığa da kaka yapılabileceğini göstermek, çok fazla şartlandırmamak, bu olasılığı sağladıktan sonra belki 18. ay civarı çişe odaklanmak. Tuvalet iletişiminin en güzel tarafı, yarı zamanlı uygulayıcılıktan tam zamanlı uygulayıcılığa geçişin mümkün olması, sıkmaması, rahat bir süreç olması...
Neyse.. Akşam üzeri İlknurları bekliyorum, PTT kargo sürpriz yaptı:) Lazımlık geldi, uzay mekiği gibi birşey ama rahat beğendik, tabii önemli olan kullanılması , onu da zaman gösterecek.
Ortamı hazırladım, klozetin yanında Arcanın tuvaleti var. IKEA kataloğu, favorisi Pisi kedi kitabı, kendi tuvalet kağıdı ve havlusu. Bkz. alttaki foto (burda giyinik tabii, henüz yeni lazımlığa alışıyor)

Son bir not, gevezeliğim tuttu:) Ara ayakkabılığın rafına tutunmuş, oynuyor, İlker salonda TV izliyor, ben çöpü dışarı çıkarıyorum, arkamı bi döndüm, Arca 10 adım atmış, babasının şaşkın bakışları altında bana kadar gelmiş. Yürüyor yav!!

2 Nisan 2010 Cuma

HAİN PİPİ!!

Arca ile oturak maceralarımız düşe kalka gidiyor.

Bu sabah aylardır ilk defa Arca deliksiz 6 buçuğa kadar uyudu. Gecenin bi vakti kalkmaya öyle alışmışım ki saate inanmadım, telefonlara da baktım. Kıçımı kaşıyor, tütütü maşallah diyorum.

Biraz da bizim yatakta kestirdi. Sonra kalktık. Banyonun önünden geçiyoruz, uyanınca otursun, yaparsa yapar sözleri aklıma geldi. Hadi hop oturduk, bez kuru, şşşşr anında. Ama salak anne pipinin aşağıya bakıp bakmadığına bakmayı unutmuş. Hain pipi bütün banyoyu, anneyi, annenin iş kıyafetlerini, Arcanın üstündekileri çiş yaptı.

Diyorum ki tuvalet eğitimini önce bana mı vermek lazım?
ve... şu salakanne.com adresini almışlar mıdır acep? bi el atsam fena olmaz!

31 Mart 2010 Çarşamba

Mimozalar açtı

Tamamdır bahar geldi. Gerçekten geldi. Mimozalar açtı mı artık endişe yok!!
Dün en keyifli günlerimden biriydi.
Arcanın Milano seyahatine kurban giden 13. ay kontrolünü düne ertelemiştik.
Bir ilk yaşadık. Elimiz kolumuz boştu, soru yoktu. Biz de şaşırdık.
Boy-kilo herşey tamam. (400 gr almış, boy 78 cm olmuş) Arca pek sevimliydi, pıtı pıtı bütün muayenehaneyi gezdi. Ağzını açmak ve kilo kontrolünde yaygarayı bastı ama aşıda hiç gıkı çıkmadı. Garip oğlan!!
Süt??? içiremiyoruz dedik, yoğurt peynir yiyor mu, boşşşverrr!! dedi. Sabahları benim nesfitin dip sütünden kaşıkla içiyor da hadi süt içirelim dedik mi kapatıyor çeneyi açmıyor. Hakketten garip oğlan!!
Vücudunun üst kısmında kızarıklıklar vardı. Doktor hemen deterjan mı değiştirdiniz dedi. Ben bi gece önceki banyosundan sonra sürdüğümüz losyona bağladım. Ama sonra aklımıza geldi. bebek deterjanı bitmişti, normal deterjanla bir makina yıkamak zorunda kalmıştık.
Doktor 13 aylık bir oğlum olsa Arca gibi olmasını isterdim dedi. Daha ne desin, sevindirik olduk:)
Benden tecrübeli annelerin deneyimlerine önem veriyorum, çok sıkı takip ediyorum. Üstelik bazı yeni şeyler denemek için cesaretim oluyor. Mesela tuvalet olayı. Arca sabahları aynı saatte babası ile tuvalete girdiğinde anakucağında otururken elinde dergi kakasını yapıyordu. Sonra tuvalet konusunda biraz okudum, biraz da özgürün tecrübelerini takip ettim. Geçen ay Ikeadan lazımlık aldım ama oturtmuyordum. Tuvalete girdiğimde gözümün önünde olsun diye Arcayı giyinik ne zaman lazımlığa oturtsam ıkınmaya başlıyordu. Ayrıca kaka yaparken mimikleri ile belli ediyor, altını açtığımız anda ise çiş yapmaya başlamıştı. Acaba olur mu, bi cesaret derken pazar günü ıkındığı anda lazımlığa oturdu ve kaka yaptı, üstüne de çişini:) Sonra Ümit ablaya bahsettik, o da hep kaka yaptığı saatte oturtmuş, yapmış. Çişini yaparken de seyrediyormuş. Tabii eğitim söz konusu değil. Fiziksel anlamda hala tuvaletini söyler mi emin değilim. Önceden haber verir mi? bunlar hep soru işareti, belki daha çok okumak lazım, bilmiyorum, yolun başındayız. Ama doktorla paylaştık. hmmm oldu. Fiziksel anlamda tuvalet eğitimi alabilecek yaşta değil, bu yaşta zorla öğretilen tuvalet söyleme 4-5 yaşlarında tekrar tuvaletini tutamamaya gidebilir dedi. ama bizim anlattıklarımızın son derece doğru adımlar olduğunu, sosyal anlamda ileride olan bebeklerde, - fazla beklentimizin olmaması ve bunu kesinlikle bebeğe hissettirmemek koşulu ile - mümkün olduğunu anlattı. Bizim doktor da Tracy gibi: devam ettiremeyeceğiniz şeye başlamayıncılardan .... Bi kere bezi attıktan sonra tekrar dönüş yapmayın fikrinde. Ayrıca lazımlığı sadece tuvalette tutmamızı tavsiye etti, kesinlikle evin başka odalarına götürmeyin dedi. Bakalım şimdilik amacımız, Arcaya bez dışında lazımlığa da tuvaletin yapılabileceğini göstermek. En azından farkında olmasını sağlamak. Bakalım ne kadar başarılı olacağız.
Akşam hava o kadar güzeldi ki, dedim hadi gezelim. Zaten cıvcıv trafik vakti, eve gitmek 1 saat, hemen plan yaptık. Yürüyelim, yemek yiyelim, 9'a kadar gezelim yine, sonra Arcanın da uyku vakti gelmiş olur, hatta belki yolda uyur. Valla topuklu ayakkabılarıma rağmen saatlerce Alsancak sokaklarında yürüdük. Bahar değil sanki yaz akşamı. Lokantada İlker beyin çorbası söyledi, ben mercimek. Arca mercimeğin yüzüne bakmadı, beyin çorbasını götürdü. Babasının oğlu! Yemekten sonra yürümeye devam. Durunca Arca mızmızlanıyor! Planın geri kalanı tıkır tıkır işledi, Arca arabada uyudu, eve kucakta taşınıp yatağına yatırıldı. Yaz saati uygulamasına ayak uydurma çalışmaları tamamlanmış oldu.
Bahar bahar bahar!! çok özlemişim iyi ki geldi!!