1 Mart 2016 Salı

Tohum

İğne oyalarının, saten yorganların yanı sıra eskiden köy yerinde kızların çeyizlerine tohum koyarlarmış, ya da çiçek soğanı. Annemin çeyizinden kalma zıpçıktılarınhikayesini anlatmıştım. O tohumlardan tohumlar üretilir, yüzlerce yıl boyunca sürdürülebilir bir gıda temini sağlanırmış.

“Mış” diyorum çünkü artık böyle bir şey yok!
Çünkü devlet baba çiftçisine tohumu bedava veriyormuş. Allah zeval vermesin. “Atın o tohumları, eciş bücüş domates verenleri, biz size yakışıklı domates verecek tohumlar vereceğiz, tezgahta güzel duracak”, diyormuş. Ama küçük bir ayrıntıyı söylememiş devlet baba. O ektikleri tohumlar kısırmış. Bir mahsul verir, tohumundan ikinci mahsulü alamazmışsın. Çiftçi ikinci sene sadece fide veren, ama sebze vermeyen tohumlara itiraz edecek olmuş, devlet baba “aaa sen ne üzüyorsun güzel canını, ben sana her sene bedava vereceğim tohumu” demiş. Çiftçi de gevşemiş. Atmış yüzyıllık yerli tohumları, bakmış devletin eline. Hiç ama hiç dememiş ki, gün gelir elimde ekin verecek tohumum kalmadığında devlet fikrini değiştirir de parayla satmaya kalkarsa…

Ya devletin tohumları temin ettiği o kaynak “yeter artık vermiyorum tohum” derse? Bereketli topraklarımız, elverişli iklimimiz, iyi kötü suyumuz varken ya tek mahsul alamayacak hale gelirsek, ya dışa bağımlı olursak?

Biz ilkokuldayken “Türkiye’nin geçim kaynağı tarım ve hayvancılık”tı. Türkiye kendi kendine yetebilen az sayıdaki ülkeden biriydi. Şimdi ne durumda? Tarım politikaları el alemden aldığı melez tohumları bedava dağıtmaktan öteye geçemeyenlerin elinde ne halde? Ben söyleyeyim soğanı, buğdayı bile ithal edecek halde. Yazık.

Geçen hafta, üç sene önce çıkardığı yönetmeliğin uygulamasında elle tutulur tek adım atmamış kimselerle yaptığımız toplantıda, masanın diğer ucunda çevre ve doğadan bahsetmeye cüret eden şahsa uçacaktım. Evet, Türkiye’nin çevre ve doğa politikaları o kadar çağdaş ki, geri dönüşümden bahsediyorlar. Yavrum sen önce bin yıllık ağacını köklemeyeceksin, önce kendi tohumuna, ormanına, Cerattepe’ne sahip çıkacaksın ondan sonra çevreden bahsedeceksin.   


7 yorum:

bahar renkleri dedi ki...

O kısır tohumları öğrendiğim günden beri içim soğumuyor yapanlara.Ve ama diye söze başlayanlara...

minikkus dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
minikkus dedi ki...

ofiste bir arkadaşımın amcası sadece domates yetiştiriciliği yaparak geçiniyormuş, o anlatmıştı benzer bir hikayeyi.. yanılmıyorsam israil'li çiftçiler önce bizim öz hakiki tohumlarımızı yok pahasına elimizden almış, sonra onlara her anlamda bagımlı hale getirecek şekilde senelik mahsul veren ve tamamen genetigiyle oynanmış domates tohumları satmaya başlamış. bizim gerzekler de, üç kuruş az para vercez diye cağnım tohumları elden çıkarmışlar. yıllardır böyleymiş bu. özellikle bir dipnot ekledi arkadaşım, ona da amcası söylemiş. ben de buradan iletmiş olayım; hani o hepsi aynı boyda ve pasparlak görünen salkım domatesler var ya, fiyatı digerlerinden yüksek diye "kesin onlar daha iyidir" mantıgıyla tercih ettigimiz o domatesler "en tehlikeli domates türü" imiş. Çünkü salkım domates diye bir domates türü yokmuş ve tamamen yapısıyla oynanarak o hale getirilmiş domateslermiş. Almamak lazım yani;)

Adsız dedi ki...

Ankara'nın ayaş domatesi meşhurdur. Bizim siteye yıllardır haftada 2 kez gelen Ayaş'lı üreticimiz var. Ben vaktiyle sormuştum "ya bu domatesin nesli tükenirse" diye. O da "abla olur mu öyle şey?" dedi. Şöyle ki sezon sonunda kasada kalan yumuşak domateslerle salça yapıyorlarmış. Salçayı elekten geçirip tohumlarını ayırıyorlarmış. Gelecek sene de o tohumları ekiyorlarmış. Bu döngü böyle devam ediyormuş yıllardır.
Vuslat

okuyanguzel dedi ki...

Sorma ya memleketin neresini tutsan elinde kalıyor. Elbirliği ve yıllardır yapılan düzenli adımlarla buraya getirildik, geldik. Hepimize geçmiş olsun!

GeCe dedi ki...

Ben de uzun zaman önce blogda parmak zeytin isimli bir yazı yazmıştım. Yurt dışında satılan tüm zeytinler çekirdeksizdir sadece bizimkiler çekirdekli. O zeytinlerin çoğu avrupanın akdeniz ülkelerinden geliyor, çekirdekleri ayıklanıp satılıyor. Zeytin çekirdeklerini geri dönüştürüp birsürü şey yapıyorlar orası ayrı mevzu ama bir diğer yandan da tohumlarını koruyorlar. Nasıl imrenmiştim

Azize dedi ki...

Çok doğru...