11 Mayıs 2015 Pazartesi

Fırtına, ölmek, hediye vs...

Bizim üniversite yıllarımıza denk düşen doksanların ikinci yarısı İstanbul'a otobüsle gidilir gelinirdi. Uçak bu dünyanın en pahalı taşıtıydı. İstanbul'a değil de aya gidiyorsun hissi verirdi bütçe. Biz de mümkün mertebe paraya kıyar en iyi birkaç otobüs şirketinden biriyle gidip gelirdik. Gümüşsuyu'ndan otobüse biner, köprüyü bile göremeden sızardık. Benzer şekilde dönüşte, Bornova'da... "Yolculuk nasıldı?" diye soranlara "bilmem ki, bütün yol uyudum" diye cevap verirdim. Yolculukta uykuyu asla ıskalamam. Şimdi uçakta da aynı. İlk binenlerden olmaya gayret eder, uçak pistten havalanmadan uyumuş olurum, huyum kurusun.



Geçen akşam koltuk arkada ve pencere kenarındaydı. Henüz yolcular koltuklarına bakınmaktaydı. Havaalanında biramı da içmişim, iyice uyku bastırmış, dalıvermişim. TAK diye bir ses, "n'oluyor lan!" dememe kalmadan bir tane daha. Ulan biri sağlı sollu benim yatağı mı sallıyor, tekmeliyor, n'apıyor lan! derken açtım gözümü. Eni konu yalpalıyoruz, şerefsizim. Haydaaa.... Belli fırıtna var ve pilot kalkmaya azmetmiş. İyi yav sorun yok, aldım elime kitabımı loş ışıkta vakit geçiriyorum. Yok geçmiyor, sağlı sollu sallanıyoruz. Tam kendimi "arkadayım o yüzden böyle hissediyorum" diye telkin edeceğim, bir tane daha fırtına darbesi ve ön sıralardan çığlık sesleri. Aha dedim zıştık! Dua okudum. Bu kadar çok dua bildiğimin kendim de farkında değildim. Zira ben Allahla arama yabancı bir dil girmesindense sağlıklı anadilimde iletişimi tercih ederdim. Allahın dili mi olur? Hhehe böyle ahkam kesenlerin ölümle burun buruna gelince bir anda sureleri, duaları dilinden dökmesi komik. Biliyorum, ama o an bunu düşünemiyorsun. 

Allah biliyor ya, o an sadece çocuğumu düşündüm. Hemen bir muhasebe yaptım. Yok hayır, henüz çok erken bu yaşta ölemem, çocuğum çok yalnız kalır. Anladım ki, anne olunca sadece çocuğunu düşünüyorsun gerisi hikaye. 

Lakin kalkış epey uzun sürdü ve hatta bir ara "yav düşeceksek düşelim, kalkacaksak kalkalım" diye kadere posta koyduğumu hatırlıyorum. Arca için endişelenmeyi tamamlayınca, kendim için üzülmeye başladım. Yav daha ne yaptım ki? Daha okumadığım zilyon tane kitap var. Ulan daha yarım saat önce Sezen Aksu'nun bazı şarkı sözlerinin Sabahattin Ali'ye ait olduğunu yeni öğrenmişim, dünyada en çok sevdiğim yazarın şiirlerinden bihaber olmanın utancını yaşıyorum, kim bilir daha ne çok bilmediğim var! Ölemem lan ben daha! Ölemem! Lan daha İlker'in bana aldığı doğum günü hediyemi öğrenemedim, muhterem sürpriz diyor, gelişi gecikti, diyor, söylemiyor, pis! Arada ipucu veriyor allah için. Tufanın da çok hoşuna gidecek bir hediye dedi mesela, kitaba kindle'a filan yorduyduk. Başka ipuçları veriyor ama bir türlü açıklamıyor. Hala da bulamadım ne aldığını, deliriciim! Hayır n'ayır n'asla ölemem!! 

Ölmedim, hala aranızdayım. Ama vaktin çok da olmadığını biliyorum. Sevdiklerinle vakit geçirmek, daha çok bir arada olmak için vaktin hiçbir zaman çok olmayacağını biliyorum. O yüzden Arca'yı bırakacak yer konusunda sorun yaşanınca, hiç tereddüt etmeden bir etkinliğe katılmayı iptal ettim. Tüm cumartesimi o cüceye ayırdım. Bir halt ettiğimiz de yok ha, olsun, öpücük depoladık. Uyku nasıl depolanmıyorsa, öpücük de depolanmıyor ama uykudan yeni uyanmış bir cüceyi koklaya koklaya öpmenin doyulmaz bir yanı var itiraf ediyorum. 

Sonra dostlar... Hadi bir dışarı atalım kendimizi, hadi bir rakı balık yapalım dendi mi mest oluyorum. Çocuklar parkta kudururken can dostunla sohbetin yerini başka bir şey tutabilir mi? 

Ya ananın babanın? Bugün hem İlker'in hem de benim çalışmamız lazımdı, sonra benim yazlık kışlık yapmam, pazara gitmem lazımdı. Yine de atladık bizimkilerin yazlığını gittik. Hepi topu iki saatliğine. Olsun. Dallarından dökülen gülleri görebilir miydik gitmeseydik? 

Boşver ya hayat kısa... Bir yolu bulunur elbet...


Döndük eve, üstümü çıkarmadan pazara gittim. Çilekleri, taze kekikleri tek tek kokladım. Aşina tezgahlarda sohbete daldım. Birkaç anneler günü kutlaması işittim, eyvallah! Akşam pazarı da bir ucuz ki sorma, enginarları ucuza kapatmanın keyfi paha biçilemez, benden söylemesi. 

Eve gelip Arca'ya çilekleri bile ayıkladım, Çin'e birkaç mail gönderdim (sabah ben ofise gelesiye hazır olsun cevapları:) ) Yazlık kışlıkları yaptım. Enginarların bir kısmını buzluğa attım, seneye istif:) Hatta bir bira açıp tuzlu eriklerimi meze ettim yanına.... veeee bingo! Hediyeyi buldum! Ev yapımı bira yapma seti! Bütün parçaları ipuçlarını birleştirdim. Nihohahahh! Tahminimin doğru olduğunun farkına varınca muhteremin suratını görecektin. Baktı bana bira yetiştiremiyor, adam sonunda otur evde yap demek istediyse demek:) Benim kendisine sefil t-shirt hediyemden daha yaratıcı olduğu kesin.

Hadi ben kaçtım. 

13 yorum:

Unknown dedi ki...

Yalnız hediye gerçekten efsaneymiş, ilk deneyiminizi heyecanla bekliyorum :)

oytunla hayat dedi ki...

Zeki kadın :) Yalnız merak ettim bende, ilk deneyiminizi sabırsızlıkla bekliyorum :)
Sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum

TUĞBA'NIN DÜNYASI dedi ki...

Ahh ahh Cezayir'e bu gelişte Türkiye'deki hava koşullarından dolayı biz de çok zorluk yaşadık. Ben de hep öldük öleceğiz bu sefer diye düşünüp durdum. En saçma sapan şeyler bile o anda nasıl kıymetli oluyor, hele insanın yapmak istediği, yapamadığı, pişman oldukları nasıl da bir anda üşüşüveriyor etrafına. Umarım bir daha yaşamayız. Sonrasında o harika öpücüklerle dolu bir gün nasıl da iyi gelmiştir sana:) Hediyen de gerçekten süpermiş, bayıldım. Bana şarap yapanından lazım:) Mutlulukla kullan.
Sevgilerimle

rosehearted dedi ki...

aynen anne olunca insan ilk cocuğunu düşünüor olüm gelince aklına ;)

CEREN dedi ki...

Geçmiş olsun Yeliz..Geçenlerde uçakta benzer bir sarsıntıyı üstelik havadayken yaşadık, herkes dua ederken ben " çocuğum benden sonra ne olur diye düşünüyor, keşke tlf çekseydi de arayıp Demir için istediklerimi vasiyet bıraksaydım " diye düşünüyordum..Sonra ben de başladım tabii dua etmeye, çok şükür hayattayız :)

CEREN dedi ki...

Bu arada Arca doğum günü olarak oğlumun doğum gününü seçmiş kendine, Demir de 9 Mayıs doğumlu, bizimki orijinal 9 Mayıs ama :)

yeliz dedi ki...

geldi geldi, iyice okuyup yapacağım. Bir tuborg gold lezzeti yakalarsam var ya tadından yenmez ay içilmez:)

yeliz dedi ki...

yok be ya ne zekası:) ilker o kadar ipucuna arca da bulurdu diyor. Mutlaka paylaşırım öperim:)

yeliz dedi ki...

aa var mı şarap yapanı? vardır elbet. Bak ben de alabilirim. Şarap da lazım:) teşekkürler:)

yeliz dedi ki...

hahah vasiyet düşünmüş, alem kadınsın:)

yeliz dedi ki...

OYYY bir boğa burcu var sizin evde kendimden ve kocamdan biliyorum şahane tiplerdir. Biz az sabredeydik de bizimkini de boğa yapaydık diye epey dövündük ama al işte balık çıktı:( geçmiş doğum gününü kutlar kocaman öperim sizi ana oğul

Gozde dedi ki...

Herşey tamam da, pazar arabası - yürüyen merdiven bağlantısını kuramadım😜

yeliz dedi ki...

hakketten ya:)) aslında sanatçı tam o anda ; "pazara çok geç kaldığı için park yeri bulamayacağını hesaba katarak metro ile gittiğini" anlatmaya çalışmakta, bu zekice planı için kendi kendini kutlamakta ve hatta aklını :P kutsamaktadır amma velakin üşengeçliğinden yazıya dökmemiştir:)) anlayın canım her şeyi de benden beklemeyin puhahahah:)))