18 Temmuz 2013 Perşembe

Oğlan çocuklarının dünyası

Çeşme’de malum Allahın denizine kumuna para alıyorlar. Tatildeyken bir günümüzü şu “beach”lerden birinde geçirelim dedik. Lisedeyken toplanıp gittiğimiz Ayayorgi’nin salaş mekanları şimdi acayip isimli yerler olmuş, 70 TL’den kapı açıyor, bir de bilmem ne kadar da içeride harcayacaksın diyor. “Bağzı” sosyeteler gibi lahmacun+suşi menüsüne zaten asgari ücretlinin maaşını ödeyeceğin için harcama alt limitini haydi haydi aşarsın, endişelenmeye hiç gerek yok.
Bütçenin miktarını görünce hop direksiyonu daha makul beach’lerden birine kırdık. Denizi güzel, kumu güzel, güzel de içeriye girerken verdiğin para yetmiyormuş gibi bir de başında dikiliyorlar, belli aralıklarla ne isteriz diye soruyorlar. Arca’ya bir torba kiraz yıkayıp getirmiştim, utandım çıkaramadım.
Neyse… karar verdik sosyeteye karışacağız, o gün öyle…
Arca arkadaş edinmenin inceliklerini bu yaz parklardan sahile taşıdı. Yöntem benzer, oyuncaklarını sergiye çıkar, etraftan çocuklar üçer beşer yanaşırlar… Sırf havalı görünüyor diye aldığımızın ertesi günü bozulan su tabancasını atmıyorum, üşenmiyorum, sahile mutlaka yanımda götürüyorum. Zaten “bozuk bu”ndan başlıyor sohbet, derinleşiyor gittikçe. Böyle böyle Arca’nın Çeşme sahillerinde geniş bir çevresi oldu. (Özdere’de yaşıtı çok çocuk olduğu için böyle numaralara hiç ihtiyaç olmuyor)
O sosyete plajına gittiğimiz gün de Arca’dan birkaç yaş büyük iki çocukla arkadaşlıkları böyle başladı. Hatta İlker de katıldı aralarına ve çamur bombaları hazırladı onlara, oğlanlar da denizi bombaladılar. Oğlan çocuklarının – kocam da dahil – böyle saçma oyunlarda ne bulduklarını anlamış değilim. Neyse, bir süre sonra İlker yanlarından ayrıldı, oğlanlar yalnız oynamaya devam etti.
Kafamı kitaptan kaldırıp da Arca’yı yokladığımda, ne göreyim! Oğlanlardan büyük olanı Arca’yı itiyor, karnına vuruyor. “Şaka mı”, “Arca başa çıkabilir mi” ikilemine düştüm. Arca, arkadaşlarıyla kavga ediyorsa karışmamaya, problemini kendisinin çözmesine fırsat vermeye çalışıyorum, benim gibi problem çözme odaklı bir manyağın reflekslerine ters bir durum ama kendi çapımda bir tarih yazıyorum ve duruyorum.
Ben ayaklanıp uzaktan olanı biteni göz hapsine alırken, İlker de fark etti durumu. “Dur” dedim, “anlayalım.” Arca hiç kıpırdamadı, gözünü yere dikti, ellerini önünde birleştirdi, bir defa arkasını döndü sadece ve onu itip kakan çocuk bu defa ayağını kaldırıp poposuna doğru tekme savurdu, Arca dengesini kaybetti.
Var ya “Allah yarattı” demem dalarım ben buna deyip bir panter atlayışı yapmışım, HOOPP deyivermişim, görmen lazım. İlker’in ayağa kalkmasına gerek kalmadan bittim yanlarında, dikkat çekmek için ellerimi vurdum birbirine, sese irkildi velet. Yandaşı ufaklık hemen tabanları yağladı, bu şehir eşkıyası kılıklı züppe kıpırdayamadı yerinden. “yürü git!” dedim, sepetledim.
Benim derdim Arca’yla, dehşet içindeydi. Kıyamam, kısacık ömründe kendinden büyük biri tarafından tartaklanmamış ki, anlayamadı tabii.
“Çok iyi yaptın Arca, o büyük çocuğun yaptığı yanlıştı, ona karşılık vermemekle iyi yaptın. Neren acıdı, göster annem”
Dört yaşında ne kadar olunabilirse, o kadar mağrur bir ses tonuyla “karnım acıdı ama göstermem burada, evde gösteririm” dedi. Sarıldım, “bir daha biri canını yakarsa avazın çıktığı kadar bağır, herkesi başına topla, asla vurma onun sana vurduğu gibi, sadece anneni babanı çağır yanına, e mi çocuğum” dedim, döndük birlikte oynadık.
O velede çok gıcık oldum ama pek mesudum, evladım şiddet gördü ama şiddete başvurmadı, diye neredeyse götüm tavana değecek. Bir güzel anlattım İlker’e yalnız kaldığımızda, takdir bekliyorum haliyle, bir krizi güzelce atlatmışız ana-oğul.
Suratıma tükürmediği kaldı, “iyi bok yemişin” dedi. “n’oldu abicim? vursa mıydı çocuğa?” “var ya yeliz Allah seni n’apsın pısırık mı yapacaksın oğlanı?”
“İyi de çocuk bundan büyük, bizimki ona karşılık verse, bu daha fena vursa, itse, yaralasa bizimkini, o zaman da diyecek misin vur gözünün ortasına diye?”
“Bir şey olmaz çocuk bunlar. Git yoldan geçene vur mu diyoruz, sana vurursa karşılık ver diyoruz. Bak gör o velet yumruğu gözüne yeseydi, emin ol arkasına bakmadan kaçardı”
Karı koca bu çerçevede, ben diyeyim on dakika sen de on beş dakika, tartıştık durduk. Birbirimizi ikna edemedik.
Yetişkinlerinden dünyasından bakıyorum, şimdi bu Gezi parkı direnişi sırasında, direnişçiler bu kadar sağduyulu mantıklı insanlar olmasalardı, “50%’yi sokağa salıveririm” diyenlerin gazına gelselerdi, gözünü kör edenlere silahla girişselerdi, bugün Türkiye’de iç savaşın eşiğine gelinmez miydi?
Ben mi yanlış düşünüyorum? Yoksa oğlan çocuklarının dünyası bambaşka bir dünya mı?


13 yorum:

pelin dedi ki...

parçalarım ben o çocuğu! valla! 26 haftalık erkek anası hamileliği hormonlarımın bu düşüncemde bi etkisi yok! ama varya o arca'ya vuran çocuğa çok pis gıcık oldum!

Selen dedi ki...

Oğlanların dünyası farklı maalesef. Biz iki oğlanı büyütürken baktık olacak gibi değil hep itilip kakılanlar bizimkiler oluyor şöyle bir kural koyduk, "Asla ilk vuran sen olma ama birisi sana vurursa hele de seninle yaşıt veya senden büyükse mutlaka karşılık ver. Sana bu şekilde davranamayacağını öğrensin." Aksi halde bu itilip kakılma olayı hele de okul çağında artarak devam ediyor. Psikolojisi bozuk kabadayı oğlanların rahatlama tahtası oluyor bizim çocuklar. Kendini savunursa o zaman olayın tekrarlanma ihtimali azalıyor. Kendine güveni açısından acı tecrübelerden sonra vurana karşılık vermesi, hele de sen yanında olmadığında kendini koruyabilmesi en iyisi diyebilirim. Hep 4 yaşında kalmayacak, gün gelecek tek başına okula da gidecek değil mi? :)

Tuten dedi ki...

Yanlış düşünmüyorsun ben de senin gibi düşünüyorum ama kocam da kocan gibi düşünüyor demek ki erkeklerin bir bildiği var. Bizimki daha 1,5 yaşında kocam şimdiden kulağını dolduruyor sana vurana karşılığını vereceksin gibisinden ve aynı cümle pısırık mı olsun hep mi ezilsin kendini savunmayı bilecek her zaman zekayla alt edemezsin karşındakini der kocam. Bazen düşününce hak veriyorum lakin çocuğunu çok naif barıçıl yetiştiren bir arkadaşımın çocuğunun okulda yemediği dayak vb kalmadı.

meltem dedi ki...

Yeliz, okurken o buyuk cocuga nasil sinir oldum anlatamam. Sonra acaba suc onda mi yoksa onun yetistigi ortamda mi diye sorguladim. Ama yine bir iki laf edip gonderesim geldi. Benim iki kizim var. Idil, Arda ile yasit, Gaia da bir yasinda. Bizde de babanin tepkisi ayni. Vurana sende vur. Ben sakin siddet uygulama, uzak dur diyorum. Idilim balik burcu ya, yumusak duygusal, biri vurursa cok icerliyor, cok uzuluyor. Gecen yil hayatinda ilk defa tokat yedi bir cocuktan. Yuzundeki neden diye soran ifade icimi paraladi. Neyse netice olarak yalniz degilsiniz. Bence erkekler daha fazla fiziksel siddete maruz kaliyorlar o nedenle de cevap vermeyi gerekli goruyorlar. Benim esim cocukken sakin ve bariscil oldugu icin cok itilip, kakilmis ve buyuk abisine siginmis.. Onun uzuntusunu halen hissettigi icin bizim kizlar aynisini yasamasin istiyor.

Adsız dedi ki...

Öyle olmuyor işte maalesef ki:( Aynen öyle büyüdü oğlum iş anaokuluna başlamaya zamanına gelince sınıfta uzaylı gibi kaldı maalesef ki! Oyunlarda bakıyorsunuz kendi oynamak istesede elinde oyuncağı istedi diye vermeler sonr ateklifsizce almalara dönüşüyor.. Kendi mekanlarında dahi kendi oyuncakları kendi sitediğinde oynayamıyor hep bir sıra bekleme durumu ama sıranın gelmemesi bunların gözlemlerken yaşanılan iç burkulmalar okulda ise hiçbirini görmesende kafanda yazılan senaryolar..Anaokulu 2. döneminde almıştım kuklaları konuşturuyordum sonrada onun elindne oyuncakları istemeden alan vuran dövenleri konuşma ile çözülemeyince dövüştürüyordum öğrensin diye :( Şu da varki yapacağı yoksa da yapmıyor zaten çocuk

Gulcin dedi ki...

hooop hakikaten ya hoop!
hayir o cocugun ailesi nerede bu arada acaba? Insan bir gelip ne yapiyorsun sen evladim demez mi? Arkadasina neden vuruyorsun demez mi? Cok sinir oldum gercekten.

Ama sana da katiliyorum Yeliz hala Gezideki cocuklarin sagduyusunu dusundukce gozlerim doluyor. Istanbulda eylemdeyiz meshur mitingin de oldugu gun. Biz yururken yanimizdan da mitingtekileri geri getiren bir otobus gecti. Camlara vuruyorlar falan. Yani inanilmaz bicak sirti bir an. Bir tane cocuk var tanimiyorum ama benim 2 katim falan. Otobuse dogru hamle yapti. Biz de sakin ol falan diyoruz. Var ya beni soyle iktirse yere duserim. Elleri havada ne olur birak beni diyor. Ama cekil onumden demiyor. Ama bir kenara git demiyor. Boyle genclere can feda hakikaten. Ya oyle olmasalar hakikaten ic savas cikmaz i? Of!

Ama Ilker de hakli! Zor is bu ebeveynlik arkadas cok zor!

Unknown dedi ki...

Bence haklısınız şiddete şiddet yine şiddet doğuruyor, ama babalar işte hazmedemiyor demek ki!! Bizim babamızda hep söyler biri canını yakarsa karşılığını ver mutlaka diye!!! Buna benzer bir olay bizimde geçti başımızdan oğlumdan 2 yaş büyük arkadaşımızın oğlu var, geldi bizimkine bir şaplak yapıştırdı bizim ki önce afalladı şaşırdı hiç bir tepki vermedi sonra 5 dk geçmedi baktım aynı şiddetle çocuğun yüzüne geçirdi şok olduk hepimiz diyecek bir söz bulamadık...

Tanla dedi ki...

Bence soru şu: Arca'yı tekmeleyenler de muhtemelen bir zamanlar masumdu. Ne oluyor da bir kırılma noktası oluyor ve masum bebekler bir anda ufak çaplı birer şeytana dönüşüyor orası meçhul :))

cuckan dedi ki...

yine en iyisini yapmışsın Yelizcim,ben de Su içindekini bastıramayıp çok sevgisinden sıkı sıkı sarılsa bile, başkalrının canını acıtabilir diye evde hep uyarıyorum annem böyle sıkarsan arkadaşların yanlış anlar canı acır diye. Bir de zorbalık...salt zarar verme üzerine kurulu bir bakışı sen hangi ortamda geliştirebilirsin?BU çocuklar nasıl büyüyor diyeceğima ama evde ki%50 zor tutuluyorsa, onların çocuklarının vay haline...

Adsız dedi ki...

Ben de önceleri internette gördüğüm veya bazı psikologların önerileri olan önce uyar ve uzaklaşı söylüyordum. İşe yaramadı. Sonra kolundan tut, gözlerinin içine kötü kötü bak ve bi daha bana vurma de dedim. kendinden büyük çocuklarda işe yarar mı bu yaramaz. Sonra düşüncelerine önem verdiğim bir psikiyatriste danıştım. Biri ona vuruyorsa o da vuracak dedi. Küçük yaşlarda uyar ve uzaklaş veya aman ha kimselere vurma diye büyütülen çocukların velilerinin ilkokul döneminde çocuğumuz okulda fena dayak yiyor, şiddet görüyor, ne yapacağız diye geldiklerini söyledi.Şimdiki durumumuz, ilk vuran asla sen olma. ama biri sana vurursa sen de karşılık ver şeklinde. Ne yazık ki burası Türkiye ve yaşam mücadeleyle sürüyor. Şiddet taraftarı değilim kesinlikle. Ancak çocuğumun göz göre göre dayak yemesini ve kendini savunamamasını da istemiyorum. Söylemesi bile çok zor ama büyüyüp genç kız olduğunda, olur da otobüste şurda burda bir tacize uğrarsa, adamın kafasına ayakkabısının topuğunu rahatlıkla geçirsin, bağırsın çağırsın. Uzaklaşıp susmasını veya akşam bana gelerek veya evde kendi kendine ağlamasını istemiyorum.Ay inşallah böyle birşey yaşamasın çocuğum ama işte hayat :(((

Bilgen dedi ki...

iki taraf da çocuk. bu kadar tepki neden anlamadım. ben yazarın tepkisini ve davranışını çok mantıklı buluyorum. malesef benim eşim de yazarın eşinin verdiği tepkiyi verirdi o ayrı:(

Filiz Morkoç dedi ki...

İlahi Pelin herhalde doğurmuşsundur.. Güle güle büyüt, çok güldüm yazdığın yoruma...

MetinTulu dedi ki...

Gündelik hayatımda genelde gayet mülayim ve şiddet karşıtı bir erkek olarak, evet oğlan çocuklarının dünyası farklı. Aslında bu işin bir yönü erkek - kız ikisine de dair. Şiddete maruz kaldıklarında her zaman yanlarında yardım isteyebilecekleri aileleri olmayacak, ama her zaman onlara şiddet uygulama potansiyeli olan kişiler olacak. Buradaki şiddet fiziksel ya da duygusal ve ya mental olabilir. Bence en önemlisi çocuklarımıza kendilerine uygulanan şiddetle nasıl baş edebileceklerini öğretmek olacaktır. İkincisi de oğlan çocuklarına özgü olan bir şey. Bir oğlan çocuğu mesela pratik olarak düşünürsek okul çağında her başı derde girdiğinde öğretmenlerin ya da büyüklerin yardımına başvuruyorsa bu çocuğun arkadaşları olan ilişkisi çok da sağlıklı olmayacak. Muhtemelen arkadaşları tarafından küçümsenecek. Hatta o da kendisini biraz yetersiz hissedecektir.
Ayrıca her iki cins için de geçerli olmakla birlikte bu ülkede maalesef yetişkin erkeklerin kendi sorunlarını kendileri çözmeleri beklenir. Yine bu da onların iş pozisyonlarını, eş seçimlerini etkileyecek bir şey.
Ben de kendi oğluma ana okulundayken, "şiddet uygulama bu yanlıştır" telkinlerinde bulunurken, 1. sınıfa başladığının ikinci haftasında servisle eve gelirken akran şiddetine maruz kalınca, "birisi sana vuracak ya da kötü konuşacak olursa, önce öğretmenine bunu söyle ama öğretmenin yoksa sen de ona vurabilirsin ya da kötü konuşabilirsin" telkinine geçtim. Çünkü ben çocuğumu şu anda sokaktaki hayata göre yetiştirmekle sorumlu hissediyorum kendimi, idealimdeki olan ama sokakta pek bir geçerliliği olmayan bir hayat kurgusuna göre değil.