19 Haziran 2012 Salı

Topçu mu okuyucu mu

"Çocuklar öğütle değil, davranışları görerek öğrenir."

(Yani sen istediğin kadar çocuğuna “bağırma!” de, sen bunu bağırarak söylüyorsan onun senden öğrendiği tek şey bağırmaktır. Öğütlerini davranışlarınla pekiştirmezsen babayı alırsın!)

Hangi eğitim kitabını açarsan aç, hangi pedagogdan öneri alırsan al, mutlaka bu sihirli cümle konunun içerisinde geçer.

Ve ana baba zavallısını feci halde zan altında bırakan, çökmüş omuzlarına bir ton yük daha bindiren çok pis bir cümledir. Ha sen sallamazsın ayrı ama kafayı takarsan yandın. Ama az buçuk bebesinin mikemmel yetiştirmeye adadıysan kendini, kendini epey bir süzgeçten geçirmeye çalışırsın. Gittiği yere kadar…

Neyse konumuz başka…


Şimdi ben kitap okumayı seven bir insanım. “boş vakitlerimde kitap okuyorum” benim gibiler için komik kaçıyor. Yazlığa, doktor randevusuna benimle gelir, öyle döt döte yaşarız ki, kitap bitmeden haşatı çıkmış olur. Misal, Arca banyo yapıyor, ben köşede kitap okuyarak göz kulak olurum. Çorba karıştırırken elimde kitap olabilir, çok sarmışsa. Arca oyuna dalmışsa, iki sayfa karıştırırım. Bu, annemin ev işi yaparken çayını içmesine benziyor. “yav bir otur da keyifle iç çayını” derdim, meğer kadının vakti yokmuş, şimdi kitap da benim için aynı hali aldı.

İlker okumaz, spor izler. Bizim evde mütemadiyen spor kanalları açıktır. Futbol bulamazsa basketbol olmadı voleybol iki arada bir derede tenis… İlker seçici değildir, müsabaka var mı tamam, izler. Geçen gün salon futbol maçı açıktı, koptum, “para maçı (ortaokul yıllarında üç para birbirinin arasında geçirilerek işaret ve serçe parmaklarıyla oluşturulan kaleye gol atmaya çalışılan sıra oyunu) koysalar seyredeceksin” şeklinde yorum yapayım dedim, “keşke olsa da seyretsek” bakışı attı. Vallahi seyreder. Yerleri süpürerek disk ilerletilen maçı seyreden bir adamdan bahsediyoruz! Spor izlemeyi o kadar sever ki, benim yorumlarım bile ekrandan soğutamadı muhteremi!

Şimdi bu manzaraya çocuk gözünden bakalım.

Bir anne, elinde bir kitap, rahat bırakılmayı dört gözle bekliyor, kenarda köşede tenhada kitap okuyor. Çocuğuna sürekli kitap alıyor. Kitap anneyle bağdaştırılan bir şey...

Bir baba, televizyon karşısında, sürekli spor yapan insanları izliyor, kanallar değişiyor, takımlar değişiyor ama konsept hem aynı, maç…

Şimdi bizim çocuğun içi dışı midesi bağırsağı hep bunlarla dolu…

Şimdi bizim oğlan topçu mu olacak yoksa okuyucu mu?

Yoksa tüm çocukluğunda bunlardan gına gelip katiyen okumayan spordan nefret eden bir yetişkin mi kazandıracağız bu aleme? Zira anaları tertemiz, düzenli insanlar olan bizlerin temizlik titizlik ve düzen anlayışı cümlemizin malumu…

6 yorum:

Fikriye Filtresiz dedi ki...

Kız anasına oğlan dayısına inşallah! Dayı var mıdır huyu suyu nedir onu incelemek lazım. Gerek evlatlarından gerek yeğenlerinden Bahadır'ın neslini devam ettirmeyen Allahıma bin şükür!!!!

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

bence sporun kitabını yazacak

kara kitap dedi ki...

daha dün okumayla ilgili aynı endişeyi duydum. ben de senin gibi nefes aldığım her anda bir köşedeki kitabımı okurum.oğluma da çok kitap alıyorum,ama o pek okumuyor.bakalım ne olacak?

iremmiss dedi ki...

valla ne desem bilemedim ki? Bende 3 aylıktan bu yana kitap okur alırım kızıma. Kitap hastası evet. Sonra neolur bilemem :/

a_y_s_e dedi ki...

onu bilmiyorum da, o yerleri supurerek firlatilan disk sporunu neden icat etmisler, icat ederken kafalari guzel miymis ben onu bilmek istiyorum...

yeliz dedi ki...

@reyhan, kopardın beni ah bahadır ahhh... arcanın dayısı yok maalesef, bana çekse bari:)

@hülya:) dünkü top fotoğrafları seni yanıltmasın bacım televizyona dönüp de bakmıyor pek, hala kitaplardan yana umutluyum

@iremiss, hem de tırsıyorum çocuğu çok mu sıkıyorum acaba?

@ayşe, aynen!! nedir bacım o yaa? Nedir yani nasıl bir kafadır o?