17 Ocak 2012 Salı

Günün çorbası büyük bir sır perdesini aralıyor!


Aslında bütün veriler elimizdeydi. Kiminle konuşsak, kiminle dertleşsek hep aynı sorun çıkıyordu karşımıza : ÜST SOLUNUM YOLLARI ENFEKSİYONLARI

Bebelerimize musallat olan canımızdan bezdiren bu ana başlık altındaki illet, özellikle okulöncesi çocukları hedef alıyordu.

Ana babalar enfeksiyonsuz geçen her gün için Allah’a şükrediyor, antibiyotik olasılığına karşı tetikte bir hayat sürüyorlardı.

Günün çorbası ailesi, bir doktor kontrolü sırasında kendisinin de üç buçuk yaşında bir kızı olan Bilent amcaya sordu; “nasıl oluyordu da o bu kadar hasta çocuk ile temasta iken, onun çocuğu bu zamana kadar ateş düşürücü bile kullanmamıştı?” İlk cevap tatmin edici değildi; zira doktor Bilent amca eve girdiği andan itibaren üzerini değiştirip duşu alıp dişini fırçalamadan çocuğuna yaklaşmadığını söylüyordu. Bunu her bilinçli aile yapıyordu zaten. Başka bir şey olmalıydı… ama ne?

Kendi çocukluğuna inebilen şanslı azınlık, sürekli aynı şeyi söylüyordu: “biz de hastalanırdık ama bu kadar sık ve ağır değil!” Bu kişilerin anneleri de bu veriyi doğruluyordu. Evet önceki nesil şimdiki çocuklar kadar çekmedi bu illetten!

Peki ya değişen ne?

Son olarak komşu kızı Cansu’ya konan sinüzit teşhisi bardağı taşıran son damla oldu! Bu kadar da olur muydu canım? Kimin bebesini sorsan hasta kime dert yansan aynı sorunlar!

Normaldir deyip kenara çekilmek çare miydi? Bu kadar çocuk hemen her ay antibiyotik kokteylleri ile ayakta duruyor, normal miydi?

HAYIR NAYIR NOLAMAZ!

Cansu’nun annesi ile yapılan telefon istişaresi neticesinde günün çorbası ailesi yapbozun parçalarını bir bir yerine koydu, taşlar yerine oturdu! Tabii ya!!!

Bu çocuklar şehir bebesi! İstediğin kadar dışarı çıkar, istediğin kadar outdoor activity yap fark etmez! Şehrin hava kirliliğini soluyor bu bebeler! Sonra çıkardığın yerde toprak mı var ki bağışıklık sistemleri güçlensin? (Evren’in yazısına tıklayın, pek çok sorunun cevabı burada!)

Hafızalar biraz zorlanınca doktor Bilent amcanın Güzelbahçede oturduğu, bebesinin doğduğu günden beri ağaç böcek hayvan çamur toprak birlikteliği yaşadığı akıllara düştü. Biz? Biz eve girmezdik ki… Çamur oynadığımı hatırlıyorum ben bizim sokakta. Arca şimdi sadece yazın sahilde kumla oynuyor. Çocuk parklarındaki köpek kakalarından illallah geldiğinden beridir parka kova kürek götürmüyoruz. Neden belediyeler çocuklar için kum havuzlarını sahipsiz kedi köpeklerin tuvaleti olmaktan koruyacak bir çözüm bulmazlar ki sahi? Neden?

Konuyu dağıtmayalım, günün çorbası araladığı sır perdesi ile topluma sunduğu hizmetin haklı tatmini ile sözlerini noktalarken, bebesinin doğayla bütünleştiği, kendisinin organik domates yetiştirdiği kırsalda yaşama hayallerine dalar…

4 yorum:

ayak izleri-sevgi dedi ki...

hı güzel bir tesbit olmuş.. ama artık sokaklarda çamur yok ki.. heryer beton..
ah ah şu senin bahçeli ev hayalin var ya bende var.. hemde çok fena.. rüyalarıma bilem giriyor valla..

Cigdem dedi ki...

pis sehir havasi, park bahcesizligin yaninda bir de söyle antibiotikli hayvansal gida sorunsali da var yurdumda: http://www.ntvmsnbc.com/id/25314541

kuzunun annesi dedi ki...

Bir anlamda haklısın belki , ama kreş olayı devreye girip aynı sınıfta ve sıcak ortamlarında 10 cocugun soludugu hava , bebekliği toz toprak temiz havada gecmiş cocuga bile kar etmiyor kanımca . Lakin okula baslayana dek dogru dürüst hastalanmamıs yada kısı 1-2 grip vakasıyla atlatmıs bir bebenin annesi olarak , tespit dogrudur diyorum

Evren dedi ki...

Hahaha, super tespit! Cok haklisin! Ben de hatirliyorum eve her gelisimde ustum basim kir-pas icinde olurdu. Disaridan temiz donuyorsa bir dusunmek lazim :) Hayallerine ortagim... ah ahhh...