24 Eylül 2011 Cumartesi

Fuar süresince Alsancak'a gitmemenin akıllıcalığından bahsederken en uzak durulması gereken günü seçtiğimin farkında değildim tabii, bık bık ötüyordum.



Alsancak'a sebeb-i ziyaretimiz iki kocaman torba eski ve kesinlikle okunmayacak kitapların sahafa teslimatını müteakip dötümün 38 beden olduğunu hesaba katmayarak ve de denemeyerek aldığım keten pantolonun değiştirilmesi gerekliliği idi.

Her hafta sonu olduğu gibi kargaların kahvaltısını beklemeden uyanışımızı fırsata çevirip erkenden yola döküldük cüceyle. Bingo! Gazide yer bulduk. Zaten o saatte park yeri bulamayanı dövüyorlar. Anahtarı üstünde bırakma fikri hiç hoşuma gitmedi ama sahafa daha yakın bir alternatif yok! Neyse evin anahtarları ile ruhsatı da aldık, düştük yola.

Neyse ki Arca pusete binmeyi kabul etti. Sırtımda çanta, iki omzuma asılmış kocaman kitap torbaları, hani şu pazara giderken kullandığım bez torbalar. Karşıya geçtik , BAM! Sevinç'in önünü kazıyorlar. "Yav gençler şimdi nerde buluşacak?" şeklinde gerçekten iğrenç bir espiri geçti aklımdan. (*)

Pusetle geçecek yer yok, ordan kıvrıl olmadı burdan kıvrıl yok. Yoldan geçeyim yok. Şantiye çalışanları yardım etmek ister de fiziksel olarak mümkün değil. Kepçeleri , bir dnya iş makinesini gören Arca  kendinden geçti. Dönüşte şantiyeyi seyredeceğimize söz verince ikna oldu. Tekrar karşıya geçtik, ileriden bir daha karşıya geçtik, iki sokak öteye yürüdük, oradan döndük.

Paldır küldür girdik içeriye. Eski kitap geitrdim, alıyorsunuz değil mi, dedim. "Şimdi burada mı kitaplar" diye sorduğunda bir an almayacak ve ben o kadar yolu tekrar aynı yük ile geri döneceğim kabusunu yaşadım kısa bir süre... gözümün önünden o an, dötümün ortasından bir damla ter geçti.

Neyse ki yanlış anlamayı çözdük. Kitapların yerine yine kitap alalım bari dedik. Daha önce Arca'sız ziyaretlerimde hanımefendi diyen gençler şimdi abla dediler bana, resmiyeti kaldırdık, hemen kaynaştık. Hep derim çocuk iyidir.

Arca çocuk kitaplarına daldı tabii, ben Elif Şafak kitapları istedim. İki tane eski buldum. Sonra Kürk Mantolu Madonna. Baskısını bulamadığım Tübitak yayınlarından Vücudumuz ise Arca'ya. İki koca torba kitaba karşılık dört kitap. Tamam ikisi yeni ama yine de pek karlı bir alışveriş olduğunu sanmıyorum. Tek tesellim evde epey yer açıldı. Bundan sonra daha iyi pazarlık yapabilmek için Arca'sız bir gün halledeceğim bu işi.

Tea&Pot'a nam-ı diğer Nihan'ın dükkanına uğradık, Arca'nın aşkı Nihan'ı bulamadık. Zeynep teyzesini de çok sevmesine rağmen orası Arca için sadece Nihan'ın dükkanı :) 

Pek tabii ki pantolonu değiştiremedim, kalmamış, demek ki dötü küçülteceğiz:)

O kadar kalabalık olacağını düşünemediğimden Reyhan'da cheesecake sözü verdim Arca'ya. Millet brunch yapmaya gelmiş, zor yer bulduk.Filtre kahve porsiyonları son derece küçük, an itibari ile evde takviye ediyorum. Arca yeni kitabı ve sonrasında küçük gezmek arabaları ile (5 adet küçük arabası var, sadece gezmeye gittiğimizde oynasın diye hep çantada, evde çıkarmıyorum) oynarken ben Elif Şafak'ın Med-cezir'ini karıştırdım.

Eski kitap okumayı özlemişim. Öğrenciyken Beyoğlu'ndaki sahaflara sıkça yolum düşerdi. Bir gün orada oturup eski fotoğrafları karıştırdığımı hatırlıyorum, saatlerce. Ne çok boş vaktim varmış! Şimdi pazarlık etmeye vakit yok.

Güzel yıllardı.

Aznavur pasajında keman çalan yaşlı bir amca vardı. İzmirli olduğumu öğrenince senelerce Fuar'da Zeki Müren'in arkasında çaldığı programlarını anlatmıştı.Dökülmüş dişli ağzından "Huysuz ve tatlı kadın" parçası dökülmüştü. Sohbet uzayınca karşılıklı sigara içmiştik. Aslında rakı beyaz peynire meze olacak bir sohbetti ama biz sadece sigara içmiştik ağır ağır, keyifle. Nerden baksan on beş sene geçmiş, Zeki Müren ile bulutların üzerinden bizi seyrediyorlardır kanımca.

Ben bunları düşünürken Arca dinlenmiş, cheesecake'in enerjisini iliklerinde hissetmiş olacak koşmayı talep etti. Evet göt göte oturduğumuz Reyhan'da koşacakmış beyefendi. İtiraz edince sokakta koşmayı uygun gördü. Doğal olarak "uslu çocuk ve kitap karıştıran entel anası" imajımız yerini "şımarık velet ve peşinden koşup kucaklayan despot anası"na bıraktı. Saniyenin onda biri bir süre içinde tamamen değişen ruh halimize ve yaygaramıza öğle saatlerini Reyhan sakin sakin pasta yiyerek geçirmek isteyen şehrin sakinleri maruz kalmıOnlar bizi yaka paça dışarı atmadan hemen önce biz kendimizi dışarı attık.

Arca'nın enerjisinin son kırıntısı da arabada tükendi ve sızdı.

Akşama bizim evde balık yiyecekmişiz, arkadaşlar bize gelecekmiş az önce öğrendim.

Hadi cüce uyanmadan kaçtım

(*) :yüzyıllardır insanların Alsancak'taki buluşma noktası, bir nevi Saat Kulesi :)

Hiç yorum yok: