1 Eylül 2010 Çarşamba

Marley ve ben… köpek ve ben… arca ve ben…


Arşivdeki dünya kadar film öylece raf süsü oldu çıktı. Birkaç gece de üst üste Arca ile beraber sızdıktan sonra “yeter ulen!! arca uyuduktan sonra bişeyler yapılacak! Tez Dvd izlenecek, hoşbeş edilecek, paşa gönlüm eğlenecek!” buyurdum!

Benim izlenecekler listem üçe ayrılır:
1. İlker ile izlenecekler (ikimizin de dehşet beklediği iyi filmler – İlker olsa benim bütün filmlerim iyi bikerem der – ama yok bu kısımda Ingmar Bergmanlar, almadovarlar, felliniler vardır. Ayrıca bu kadar damar olmamakla birlikte sağlam gişe filmleri de, bağımsız filmler de sayılabilir.)
2. İlkerle izlenmesine gerek olmayan eskiler (when Harry met sally, aşk ve gurur, notebook, love actually gibi tarafımdan defalarca izlenebilen - tercihen ütü yaparken - romantik, softirik filmler ile nasıl olduysa izlememiş olduğum eski filmler, misal ay çarpmasını daha geçen hafta izledim, yağmur adam sıradaki!)
3. Yine ilkerle izlenmesine gerek olmayan ve İlker beklenirse muhtemelen ertelenecek filmler (PS I love you, Karamel…)

3 no’lu listeye “Marley ve Ben” filmi de dahildi. Ama meğersem İlker de izlemek istermiş, hemen oturduk başına. Romantik komedi filan değil, çok keyifli bir sarışın köpek filmi. İlker köpek delisidir, bense yolda görsem yolumu değiştiririm. İlkokul – ev arası en bilinmedik sokakların haritası hala beynimin bir köşesinde bulunur. İlkerin üniversitedeyken bir rotweiler cinsi köpeği vardı, türlü anılarımız vardı kendisi ile… yazsam roman olur (trajikomik ile korkunun birleştiği bir tür var mı?) Ama karşıdan severim ve Arcanın da bana benzemesini istemem, zira hayat benim için zor! Ve hayvan sevgisi güzel bir şey olmalı!
Bu kısa ara nottan sonra gelelim filme. Film gerçek bir hayat öyküsü, 2 gazeteci evleniyorlar, adam muhabir olmak istiyor, ancak pek başarılı değil, kadın başarılı bir köşe yazarı. Tesadüfler sonucu adam da köşe yazarı oluyor, çocuk isteyen karısının bu isteği ertelensin diye bir köpek hediye ediyor ki ne köpek!! Macera da başlıyor. Bu arada köpeği ile ilgili yaşadıklarını köşe yazılarına taşıyan adam da başarıyı yakalıyor.

Filmin başı:
Yeliz :yok abicim köpek filan istemem eve, bak bu şarışın köpekleri çok seviyorum ama nasıl ağızlarına sıçtı!! Tipim değilsin üstü kalsın!!
İlker: eğitirsen bişey olmaz.

Filmin ilerleyen bölümleri (çocukları oluyor) :
Yeliz: Ay İlker bu köpekten alalım biz, Arca biraz büyüsün ama çişe filan o götürsün, sorumluluğunu alsın köpeğin, ama bahçeli bi ev olsun öncelikle apartman dairesi olmaz, kokar !!
İlker: tabii canım ben sana villa şeederim!

Filmin daha da ilerleyen sahneleri (başka çocukları oluyor, aile genişliyor, kadın işi bırakıyor, kadın 3 çocuk + köpekle çıldırıyor ama köpek çok şirin!!) :
Yeliz : Ay İlker bu köpekten alalım ama benim çalışmamam lazım, köpeğe de kesinlikle arcanın bakması lazım, çocuk kaç yaşında köpek sorumluluğu alabilir? 10 yaşına kadar bahçeli evimiz olur mu? Ben o zaman işi nasıl bırakırım?
İlker : zzzzzzzzzzzzzzz

Filmin sonu:
Yeliz: böhüüühü
İlker : zzzzzzzzzzzzzzz

Ertesi gün ;
İlker: ne biçim uyumuşum, filmi sonuna kadar izledin mi?
Yeliz: Yok abicim köpek almak yok!!! Ölüyo bunlar be!! Al büyüt ağzına sıçsın, sonra ölsün (ağlamaya başlar, Arca yanına gelir sarılır)

Yeliz Arcaya köpekleri karşıdan sevmenin de güzel bişey olduğunu anlatır, “köpek bu öleceği zaman belli, niye ağlıyorsun” diye mantık içsesi olmaya çalışan İlkere çemkirir, “sen ne biçim dog-loversın abicim” diye üzerine yürür, sonra puhahha diye gülmeye başlarlar ve Arca bu duygu karmaşasının içinden çıkamaz, “ammaaan bunlar gülüyor, ben de güleyim” diyerekten ortama uyar, hazırlanıp dostlarla kahvaltıya giderler…
Bize de Arcanın kahvaltı serüveninden kareleri seyredalmak düşer…

8 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

o film izlenecek kesin... Bir de kitap tavsiyesi İlker'e tabi sana da..Her gece Josephine-yazarıJ. Susann.
http://www.nadirkitap.com/her-gece-josephine-j-susann-kitap407741.html
eğer okuyabilirseniz bayılacaksınız...

Not: ben kızlarım küçükken , acaba kendim için bir şey yapmıyormuyum yoksa dedim ve yeniden üniv. sınavına girip açık öğretimden bir bölüm okudum...kendin için bir şey yaparsan ... o aile o çocuklar çok daha mutlu büyüyorlar.
Sevgilerimle

yeliz dedi ki...

çok teşekkürler...
nadir kitap sitesini de öğrenmiş oldum sayenizde, hatta bugün öğlen aradığım bir kitabı (basımı tükenmiş) buldum ve hemen aldım, sonsuz teşekkürler, bu kitabı da sepetime ekledim, harikasınız.
ve öğüdünüzü sanırım buzdolabının üzerne magnetlemeliyim:)

yeliz dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Merhaba!

İki gün önce tesadüfen keşfettim blogunuzu. Diğer anne-bebek bloglarından farklı olarak ne bebek bakımı üzerine ahkam kesmek ne de başkalarının sizin anneliğinizi onaylayıp pohpohlaması isteğiyle yazıyorsunuz. Üstelik çok da eğlenceli, ben çok eğleniyorum okurken :)

yeliz dedi ki...

merhaba adsız!!
o ahkam kesmeleri bırakalı çok oldu:) inan ki her anne bi dönem dötü havada dolaşbiliyor lakin mesele benim bebem en şahane, en büyük anne benimde değil yeğen, mesele törpülenmekte:)
bu arada görüşleriniz şimdiye kadar aldığım en güzel pohpohlamaydı, teşekkürler:)

Canan dedi ki...

Önceki yorumda bari adımı yazsaymışım :)
Rica ederim, eğlenmeye devam! :)

saricizmeli dedi ki...

ue görse kamyönünü ver derdi arcaya:))
ben de doğurmadan önce biraz sinemaya gitmek istiyorum:))

yeliz dedi ki...

memnun oldum canan yine beklerim:)

sarıçizmelim, ben o ue nin kamyön diye kibar dillerini yerim!!