29 Haziran 2010 Salı

bir kadın... iki iş seyahati

yıl 2007..
istanbuldaki ofisten izmirdeki ofise geçmek durumunda kalmış, bu durumda kaldığı için de izmirde de işleri aynı şekilde yürütebildiğini göstermek için de ciddi çaba içinde bir kadın. Genel müdürüne söz verdiği gibi ne zaman gerekse soluğu İstanbulda almak durumunda. Uçakta en rahat ettiği koridor tarafında, üzerinde bi dolu para saydığı yeni takımı, elinde yapacağı sunuşun notları, saçlar jilet gibi fönlü. Yanında bir anne, biri kucağında biri cam kenarında iki çocukla seyahat ediyor. Kucaktaki durmadan ağlıyor, yandaki durmadan konuşuyor. Derken kahvaltı servisi yapılıyor. Meyvesuları kahveler ütüsü bozulacak diye endişelendiği takımının üzerinden yalpalaya yalpalaya geçiyor, bizimkinin içi cız ediyor. Kucaktaki bebe elindeki sandviçi 3 defa cekete teğet geçiriyor. Anne çaresiz ara sıra özür diliyor, mahçup. Bizimki kafası önünde notlara boğulmuş, kibarca ama fazla da yüz vermeyerek gülümsüyor. Aklından geçense bir an önce yolculuk bitsin ve fazla yara almadan kendini dışarı atsın. Annenin de aklından aynı şeyler geçiyor ama tamamen farklı sebeplerle. Yolculuk kucaktakinin ağlayışları, etraftakilerin "zavallı kadın" bakışları ile son buluyor. Bizimki arkasına bakmadan kaçıyor, içinden "ucuz atlattık" diye geçiriyor. Gergin gergin terminalden çıkıp iş arkadaşının arabasına biniyor, ofise gidiyorlar. Yolda ordan burdan işten izmirden konuşuyorlar.

yıl 2010...
Yine bir seyahati, kadın aynı kadın da artık anne. Gece bebesi deliksiz uyumuş anneye izin vermiş. Fön çektirmeye vakit olmadığından elektrikli bigudi ile yapmaya çalışmış saçları tam bir enkaz. İki toplantı sıkıştırmış tek güne. Gece dönsün, çocuğunu kendi uyutsun diye. Artık İstanbulda 1 gece kalayım, arkadaşlarla felekten bi gece çalayım lüksleri yok. Giyinirken ufaklık uyanıyor, anne mutlu, birlikte oynuyorlar. Veda vakti... Uçak rötar yapıyor, tatil ya çocuk dolu, rötardan hemen hepsinin keyfi kaçmış. Bizimkinin elinde sunuş notları yerine Elizabeth Pantley var. Okuma fırsatı doğmasına seviniyor. Uçuş bilgileri tanıtım filmini çocuklarla yapan firmanın yaratıcılığına hayran, belki yıllardır ilk defa uçuş bilgileri dinliyor, keyifle, hatta rötara kızgınlığı bile geçmiş. Gözü kulağı etrafta, annelerin yolculukla nasıl başa çıktıklarını görmeye çalışıyor. Arkasında sürekli ağlayan bebeğe anahtarlığını şıklatıyor, ondan bundan özür dileyen anneye "çocuk o, olacak tabii" diye rahatlatmaya çalışıyor. Yolculuk bitiyor, terminalden çıkmaya yakın bir elinde olsa olsa 2 aylık bebeği ile diğer elinde poşetinden puseti çıkarmaya debelenen bir anne görüyor. Bebeği kapıyor, süt kuzusu nasıl güzel kokuyor. Anne işi bitirip sanki dünyanın en büyük hayrını görmüşçesine teşekkür ediyor. Bizimki "her gören elbet yardım ederdi, ben önce gördüm ben ettim, öyle önemli bişey değil, algıda seçicilik" diyor içinden ama bi yandan da yüzünde salak bi tebessüm. Terminalden çıkar çıkmaz bir kelebek karşılıyor onu, "You've got mail" filmindeki metro sahnesi canlanıyor gözünde, hayat sanki bir müzikal, şimdi araçları çeken polisler de dahil olmak üzere tüm havaalanı dans edip şarkı söyleyecek sanki. Şarkı : Let the sunshine in. (o puslu İstanbul havasında nasıl olacaksa) Derken o kelebeğin kendisine özel olmadığını anlıyor. ISG'yi kelebekler basmış, ya da bunlar bildiğin güve. Aynı arkadaş alıyor onu, yine sohbet. Bu defa konu çocuklar. 3 yaşındaki oğlunun kendsini reddettiğini sadece babasını istediğini anlatıyor, terapiye bile gitmişler. 1 yaşına kadar gece uyanmalarına bel rahatsızlığından dolayı gitmediğini hep babanın koştuğunu anlatıyor. Çocuk babayı anne zanneder olmuş. Şimdi kesinlikle anneyi istemiyor, başı sıkışınca babayı istiyor. Böyle böyle sadece çocuklardan konuşarak ofise geliyorlar. 2 toplantı ve yine havaalanı. Dönüş yine rötarlı. Bebek pijamaları giymiş, balkonda karşılıyor, "anne!!" sesleri sokağı çınlatıyor. Görülmemiş bir vuslat yaşanıyor. Sanki yıllardır görmemişler birbirlerini, sanırsın Ayşecik filmi. Uyku vakti çoktan gelmiş. Süt içiyor, yatağa birlikte giriyorlar. Ayağına diken batan süper karga belki 100. defa ve üstü üste 2 defa okunuyor, ayağına diken batma ve dikeni çıkarma sahnesi temsili canlandırılıyor. Işıklar kısılıyor. Bebek anneye kocaman sarılıyor. Koklaşıp kafayı gömüyor yatağa. Anne başında biraz durup çıkıyor odadan. Ona sahip olduğu için milyon defa şükrederek...

23 yorum:

larcencielblog dedi ki...

Yeliz..

Çok duygulandım okurken yahu!

Ne evrim geçirmişiz ve geçiriyoruz değil mi? Bu kadar kısa süre içinde bu kadar değişebilmek hem şaşırtıcı, ne için ve neyle değiştiğini bilmek de bir o kadar güzel :)

Çocuklarımız bizi daha tahammüllü, daha sevgi dolu, daha insan yaptılar, teşekkürler onlara :)

Eline sağlık, öptüm seni!

yeliz dedi ki...

başak !! tam da anlatmak istediğimi yazmışsın, harikasın:)

ikicocukannesi dedi ki...

yeliz,

sabah sabah,
zor tutuyorum kendimi,
gozlerim nemli nemli,
ellerine saglık...

burda, su an, iste tam simdi, icim pır pır, beynimin alt fonununda astor piazzola, oblivion, kemanlar, ust fonda senin havaalanının aksi...

karıstım ben.

bendeki etkisi huzun oldu iyi mi,
sevgiler...

Ozguranne dedi ki...

Empati patlaması yaşanıyor annelikten sonra... Çok güzel anlatmışsın. Let the sunshine in...

YesiM dedi ki...

iste aynen boyle oluyor insan anne olduktan sonra! :)

yeliz dedi ki...

@iça;
ne güzel anlatmışsın. yok hüzün hiç olmadı bende tam bir iyimserlik hakim oluyor sanki insana:)

yeliz dedi ki...

ÖZGÜR!!!
EMPATİ!!! anafikir budur:)

yeliz dedi ki...

yeşimcim, "anne olunca anladım" derim daha da bişeycik demem:)
yalnız bi daha okudum da ben arcadan önce çok kıl bi tipmişim:)

Sadece anne.. dedi ki...

E ben ağladım ne alaka? Ne güzel yazmışsın, ne güzel...

esraozlem dedi ki...

Tırtıldık, kelebek olduk... Kalemine sağlık!

yeliz dedi ki...

teşekkürler sadece annem:)

doğru valla esraözlem, kelebek olduk güzelleştik:)

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

YELİZCİĞİM, ONLARDAN ÖNCESİ SANKİ YÜZYIL GERİDE KALMIŞ GİBİ. BİZ DE ARA ARA ESKİ BAŞIBOŞLUĞUMUZU ÖZLESEK HEMEN ARAYA NİL GİRİYOR VE DÜŞÜNCELER DAĞILIYOR. YOK YOK HEP ONLA OLSUN HERŞEY DİYORUZ. BU ARADA ŞU SAÇLARINA EZİYET ÇEKTİRMEYE HALA DEVAM EDİYORSUN BENİ SİNİR EDİYORSUN. ŞU RAPUNZEL NELER YAPIYOR SEN GİBİ OLSUN DİYE, KIVIR KIVIR DOLAŞSIN DİYE. SEN İSE BUKLE KATİLİSİN. VALLA AHİRETTE HESAP SORACAK BU SAÇLAR SANA BİLESİN :))) HEPİNİZİ ÇOOOK ÖPÜYORUM.

enne dedi ki...

Hani annelerimiz hep derdi ya "anne olunca anlarsın" diye. Ne kadar klişe de olsa, milyonlarca anne farklı dillerde de söyleseler, anlamı ve doğruluğu o kadar gerçek ki. Bu yazın işte bana bu sözü hatırlattı.

Adsız dedi ki...

Ne guzel anlatmissin Yeliz, yuregine saglik! Okurken gozlerinin guzel pariltisi canlandi gozumde :)))

Adsız dedi ki...

Yeliz, bloguna ilk defa yorum birakiyorum,
Arca masallah cok tatli, allah bagislasin, yalniz fotograflarda hic gulumsemiyor, fotograf makinasina mi tepkili?

Benim bildigim kadariyla, izmir ucaklari zaten hep rotar yapar :)

Empati konusunda gercekten cok haklisiniz, bakis acisi degisiyor insanin.

sevgiler, Arcaya da opucukler.
kelebegin omru 3 gun olur :)

yeliz dedi ki...

hehehe züzeciim sen benim saç manyaklığımı bilirsin. kilo 1 - saç 2. haftasonu anneme "bu saçlar senin kazığın biliyosun di mi " dedim acayip alındı:) ama öyle!!

yeliz dedi ki...

evren!! aynen öyle, içimde ve dışarıda kelebekler, gözlerim ışıl ışıl!! hiç sönmese bu iyimserlik ama hayat müzikal değil maalesef.
sevgiler

yeliz dedi ki...

sevgili adsız,

çok eskiden beri takipteysen bu blog aracılığı ile oğlumdan ciddi şikayetlerde bulunduğumu farketmişsindir:) gülmüyor!! eskiden hele hiç gülmezdi. şimdi sadece kameraya gülmüyor, yoksa artık güleryüzlü bi çocuk oldu.

güzel yorumun için teşekkürler

Blogcu Anne dedi ki...

Muhteşem. Daha iyi anlatılamazdı...

Çiğdem SEZER dedi ki...

Çok güzel anlatmışsınız, kaleminize sağlık. Sevgiler....

Önce Kadın Sonra Anne dedi ki...

Bayıldım bu kadar güzel anlatılır. bu arada neden gözlerim doldu bir ara bilmiyorum, sanırım anne=sulu göz kadın:)))
Bu yazıyı tavsiye eden blogcuanneye tşkrler

Yemek Atlasi dedi ki...

Ne kadar güzel bir yazı. Ne kadar güzel ifade etmişsiniz annelik öncesi ve sonrası duygularımızı.

imza: bebeğini sabırsızlıkla bekleyen sulu gözlü anne adayı :)

yeliz dedi ki...

teşekkürler elif:)

teşekkürler çiğdem...

aslında anne olunca inanılmaz bir iyimserlik örekleniyor insanın içine, belki de iyimserlik gözyaşalarıdır MElis, kimbilir:)

@yemek atlası,
sağlıkla gelsin bebeğiniz:)