22 Ocak 2010 Cuma

Son günler - 12. ay kontrolü - Özgüre yorum

Çekik gözlüler İzmire gelmek istedi aslında, dedim yok, beni tek başıma yakalayamazsınız, merkez ofise geliyorum, genel müdür, satış ekibi, lojistik müdürü cümleten yiyeceğiz sizi. Çaresiz kabul ettiler. Ama pek öyle olmadı, bi ara kendimi fiyatlarla tek başıma pazarlık ederken buldum, hem de çingene pazarlığı!! Sabahtan karlı İstanbula inmiştim, manzara şahane, içim iyimserlikle dopdolu, akşam 8'de herşey bambaşka görünüyordu. Birlikte yemek yiyelim dedik, salaş bir Yeşilköy balıkçısına gittik, yeşil Efeleri fondip yaptılar, ne de olsa sojudan alışkınlar:) Günün gerginliğini attık derken gece 12 uçağı için havaalanına gittim ki rötar! 2:30 gibi evdeydim. Arca kokumu aldı galiba, baktım yatakta oturuyor. İyice kokumu alınca bırakmadı, defalarca uyandı, İlker tekrar uyutmak zorunda kaldı, bi de kandırıyor miniği "yok bebişim o annen değildi, rüya gördün, anne sabah gelicek" diye, yemedi tabii:)

Dün sabah işe geldim ki içim uyuyor, biraz işleri hallettim. Akşama Arcanın doktor kontrolü var. Niye gidiyoruz ki hala bilmiyorum, soracak bişey bile yok. Allah sordurmasın. Demir damlasına devam mı tamam mı için kan testi yapılacaktı. Yapıldı, kan bile verebilirmiş. Artık içmeyeceğiz. Herşey aynen devam. Boy uzamış bu ay: 76 cm. Kilo almamışız ki hiç mühüm değil zira obeziteye 300 gr kala durmak iyidir. Doktorcum sen şimdi kafaya takarsın kilo almamış diye dedi, yok dedim ne diyosun, boyu uzasın yeter:) Sıralamaya başlamış olması iyi... Genel durum yıldızlı pekiyi. 1 yaş aşısı için gideceğiz yine, sağlık ocağında bu aşının yapılmasını istemedi. Bir tüpten 20 bebek aşılanıyor, açılan aşıyı korumak için bir madde ekleniyor, domuz gribi aşısında da bulunduğu söylenen ve tartışılan madde (hiç sormayın teknik terim sıfır). Kendi yapacak aşıyı. Eve gelesiye kadar açlıktan uyuyamadı minişim, mam mam diye diye geldik, çorbanın üstüne lahana sarması yedi ilk defa, sevdi dememe gerek yok sanırım:) Arkadaşlar bize uğradı akşam, Gülle Aşk-ı Memnu'ya bakarken uyumuşum, onlar gitmiş, yatağa gitmişim, hiç haberim yok.
Araya kısa bi not!! Ümit abla yeni bir teşhis koydu bu sabah, Arca geç konuşacak!! Yapma yav dedim. Yok dedi öyle, bu kadar konuşuyoruz, hep birlikte bu kadar ilgi gösteriyoruz ama hala tam anlamıyla baba dede demiyor. Bi ara diyordu, yok demiyor. İlker de bu duruma acayip kıl. Nasıl bana baba demez diye kıvranıyor, ben diyorum takma bana da sadece mam diyor, canı isterse anne diyor. Bakalım bizim miniş geç mi konuşacak? Göreceğiz...

Nerde kalmştık? Özgürümün yazısına yorum yazıyordum, aa du bakiim ben bunu post yapıvereyim dedim, geldim. Zira bazen yazı konusu bulmakta zorlanıyorum hazır çenem düşmüşken...

Etkinlik mevzuu biraz beni de sıkmaya başladı. Yani nasıl anlatsam... Bebişe bişeyler katma güdüsü ile bi dolu kendimce etkinlik yapıyorum. Kendimce, çünkü henüz Arcaya uygulamadım, önce kendim çalışıyorum. (Ben biraz ineğimdir, hep iyi bir öğrenciydim:) çalışmadan yapamam)Bi defasında "sürpriz sepeti" uygulamıştık Arcayla, çok hoşuna gitti keretanın, o zamanlar daha yeni oturabilmeye başlıyordu. Sonra dedim ki ne güzel bişeyler öğretebiliyorsun, en iyisi ben çalışayım. Bi dolu kitap aldım. Okuyorum, kimisi daha çok 2 yaş üstüne uygun, kirazımın kitabı Arcaya daha yakın. Hemen hepsi Montessori felsefesinden yola çıkan kitaplar. Etkinlikleri okuyunca harfiyen uygulama düşüncesi beni geriyor. Hadi şimdi şunu yapalım, hooop materyaller hooop şunu öğreniyoruz vesaire... Bi de bende öğretme güdüsü becerisi yok sanırım. Ya da zorakilik mi geriyor bilmiyorum. Bizim Arcayla oyunlarımız daha bi salakça. Yok vallahi öyle. O kadar kitap oku, etkinlikleri öğrenmeye çalış, nasıl sunum yapıyorlar Montessori grubundaki mailleri incele, sonra gel biberondan su savaşı yap!! Vallahi yaptım, ne biçim anneyim ben? (O biçim!!) Baktım sular damlıyor biberonun ağzından, önce Arcanın yüzüne sıçrattım, Arcanın da hoşuna gitti bi güzel aldı bırakmadı elinden biberonu, üstü başı ıslanasıya tepiştik. Sonra ben böyle salaklıklar yapadurayım, bi taraftan da "bilge anne" olucam ya kitapları okuyup anlayıp inek Şaban misali deli gibi çalışadurayım, baktım İlkerden acayip güzel öğreniyor. Birlikte içiçe geçen kapları kule yapıyorlar, sonra onu yıkıyorlar, telefondan alo demeyi çalışıyorlar, yürüme antremanları yapıyorlar, kulak, ayak, bilimum organları göstermece, giysileri öğrenmece... Ay çok gıcık. Babayla harika öğreniyorlar, beni görünce mam!! Adama yemek çağrıştırıyorum, ayaklı mandra olursan olacağı bu! Yani blog dertliyim. Tamam hadi etkinlik yapalım olayı geriyor da neden İlker gibi herşey spontane olmuyor? İlker öğretmen çocuğu diye daha mı alışkın öğretmeye? Ben sadece mam ve su savaşı yapılacak kadın mıyım?? Boşuna mı o kadar kitap okuyorum? O kitapları okuduktan sonra öğrendiklerimi doğal olarak aktarabilecek miyim? Yoksa İlker öğretici baba, Yeliz laylaylom anne mi olacak? Hadi rolleri değişelim!!

8 yorum:

Seren dedi ki...

Yeliz'cim bir süredir yazmaya çalıştığım bir post yazmışsın cnm,eline sağlık.Japon'nun durumu da aynen Arca gibi,babadan değil de anneanneden öğreniyor bana gelince baba,evet beni babası sanıyor.Sen o kadar kitap oku,etkinlik düşün arada derede çocuğu oyun gruplarına taşı,o sana baba desin...cık cık cık..
Komik tarafı bir tarafa spontan olduğumuz için seviniyorum artık ben,okuduklarımızı fark etmeden aktarıyoruz,belki hiç okumadıklarımızıda içgüdüsel olarak,düşünsene ileride annesiyle deli deli eğlenceler yaptığını ne kadar mutlu anlar yaşadığını anlatıken onu sevgilisine.''Aaa ne hoş annen var mış'' der belki kız da.Tabi salalım çayıra mevlam kayıra değil ama içgüdülerimize kulak vermeli derim ben :) Öpücükler

Ozguranne dedi ki...

Bi de küçükler yaw. Biz erken mi okumaya başladık acaba. Belki 2 yaşına gelince etttkiinnliiikkk nerdeeee diycekler ve ne yapacağımızı şaşıracağız, olabilir mi?

laleninbahcesi dedi ki...

ne kadar uğraşırsanız uğraşın Arca , her şeyi yapması gereken zamanda , kendi isteğiyle yapacak. Çünkü O başlıbaşına bir karakter. Aslanım Arca...

İstanbuldan tam zamanında kaçmışsınız :)))

Sevgilerimle

fazi dedi ki...

Bence herşeyi zamanında yaşamaları en güzeli.Bebekler zaten biz istesekte istemesekte öğrenmeye devam ediyorlar.Önemli olan bu süreçte doğru yönlendirme yapabilmede.Beraber iyi vakit geçirebilmede.Aslında bebekler ne zaman öğrenmek istediklerini ne zaman acıktıklarını yani kısaca neye ne zaman ihtiyaç duyduklarını bir şekilde ifade ediyorlar.Yaşının ötesinde becerilere sahip olması , hep bilmem kaç ay öncesini yaşaması yada gerisinde kalması gibi durumların çocuğu zorlayacağını düşünüyorum.

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

YELİZCİĞİM,LALENİN DEDİĞİNE HARFİ HARFİNE KATILIYORUM.GERME KENDİNİ,GERDİĞİNLE KALIRSIN VALLAHİ.ZAMANI GELİNCE KENDİ KENDİNE ÖĞRENİYOR,ÖĞRENDİĞİNİ DE BİR GÜZEL SANA ÖĞRETİYOR.BU VELETLER BİZİM KUŞAKTAN DEĞİL BİLİYORSUN :)))

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

YELİZCİĞİM,LALENİN DEDİĞİNE HARFİ HARFİNE KATILIYORUM.GERME KENDİNİ,GERDİĞİNLE KALIRSIN VALLAHİ.ZAMANI GELİNCE KENDİ KENDİNE ÖĞRENİYOR,ÖĞRENDİĞİNİ DE BİR GÜZEL SANA ÖĞRETİYOR.BU VELETLER BİZİM KUŞAKTAN DEĞİL BİLİYORSUN :)))

Unknown dedi ki...

Yeliz, çok hoş bir yazı olmuş. Eline sağlık.

Aslanım Arca, boyu uzamış demek, aferin ona:) Biliyorsun bizim kız da Arca'nın izinde, süt obezi:)

Eminim bir süre sonra Arca daha da hazır oalcak ve senin bu okudukların o zaman sen bile farketmeden çok işine yarayacak. Bazen de hayatı akışına bırakmak gerek sanki değil mi?

Sevgiler...

k.i.s.d. dedi ki...

Yelizim çok tatlısın yaaa.

İnan durum farklı değil. Geçen gün sabahtan akşama özgürlük ilan edip bebişi yengeye ve babasına bıraktım kaçtım. Akşam ağlar diye döndüm saat 6 falandı. Yüzüme baktı, ağladıi emdi, yengemi istedi. Oynadılar, oynadılar, oynadılar. Bu ne la ben meme vermeye mi teptim akşam eğlencesini dedim :)