27 Ocak 2008 Pazar

kore

koreye gitmeden önceki gün canlarım deniz ve zeyneple buluştuk, ramazan ramazan kordonda bira-patates yaptık hem de 5 saat!!!
gülmekten, konuşmaktan çenelerimiz ağrıdı, deniz fireball mu ne öyle garip bir icat bulmuş kendine 3 gün çalışmış, gecenin sonunda ve biraların etkisiyle kordonun ortasında çalıştıklarını göstermesine izin verdik:)))

Dünyanın bi ucuna ille de gitmeye niyetliyseniz işte Kore ile ilgili birkaç faydalı not ve de izlenim:
- Yaz sonu tayfun mevsimidir mutlaka hava durumu kontrol edilmelidir:
koreye gideceğim gün maillerime şöyle bi bakayım dedim, o da ne! tayfun koreyi sarmış ve iç hat uçuşları iptal edilmiş, acil durum planına geçilmiş ki bu koreye indikten sonra 5-6 saatlik otobüs yolculuğu anlamına geliyor. neyseki ben seule indiğimde tayfun filan kalmamıştı.

- Bizim cep telefonları çalışmıyor, ya telefon kiralayacaksınız yada telefon kartlarıyla konuşacaksınız.

- Bir bayan arkadaş iyidir, keyifle gece geç vakitlere kadar gezilebilir, sokaklar güvenli olduğundan rahatsız eden bakan olmaz:
her yıl forum için koreye giderim, türkiye ortadoğu ülkesi sayıldığından kaldığım otelden, katıldığım seminerlere, seyahat ettiğim otobüse kadar tüm organizasyon araplarla geçer, ve takdir etmek gerekir ki bayan olmaz!! hep son 1-2 gün Avrupadan gelen bayanlarla sohbete başlayabilirim ki bu da çok kısa sürer!! bu seneye kadar hep böyle oldu, ama bu yıl RAHMA vardı!!! RAHMA 25 yaşında, Tunuslu bir makina mühendisi, bıcır bıcır hep gülümseyen, fransızcaya kaçan bozuk ingilizcesiyle sürekli konuşan acayip sevimli bir hatun. Bana 4 yıl önce ilk koreye gidişimdeki halimi hatırlattı. İşte Rahma bu:



TR ye dönüşte yanımda türkiyeyi tek başına gezmeye gelen bir Koreli bayan vardı, epey sohbet ettik, tarihi güzelliklerimizden öyle içtenlikle bahsetmişim ki hatun beni tarih öğretmeni sandı. Eh 1 haftalık koreden sonra memleket özleminden THY nin hosteslerine bile sarılasım gelmişken yurdum güzelliklerini pek tabii hasretle anacağım değil mi ya:)) uzun lafın kısası nasıl bu kadar güvenli bir ülke olabildiklerini sordum, Korede silah sadece asker ve polis tarafından taşınırmış. biz de her magandanın belinde bi tane var!!!

- Tanınıyoruz: Evet hangi koreliyle tanışsam ve de türküm desem acayip sıcak bir karşılamaya maruz kaldım. Kore savaşında verdiğimiz şehitlerin hatırına türkleri çok seviyorlar ve de bizlerden vize almıyorlar.

- SOJU mutlaka alınmalıdır : Soju, Korenin meşhuuur pirinç şarabı, yemekten önce tek atıyorsun , keyfin gıcır:) ama öyle freeshop a bırakmayın mutlaka marketlerden alın. çünkü marketlerde 1 USD civarında satılıyor, free shop ta dünya para vermenin alemi yok. e-mart a gittik, 5 şişe soju aldım, müslüman kardeşim Rahmayı biraz şaşırttım galiba:)

- Busan Paradise Otelinde 1 gece geçirilmelidir: Otel okyanusun kıyısında, manzara muhteşem, önünden upuzun bir yürüyüş-bisiklet parkuru geçiyor, odalar harika (dayanamadım fotorafını bile çektim.) ve Bulgar bir grup canlı müzik yapıyor ki mutlaka dinlenmeli.

- Okyanusa ayaklar sokulmalı : ama çok yaklaşılmamalıdır zira dalgalar kum dolu ve devasadır, bizim buraların denizine pek pek benzemez.

- Taksi müthiş ucuz: 10 USD ye şehrin bi ucundan öbür ucuna gidebilirsiniz.

- Mutlaka ama mutlaka GINSENG alınmalıdır: ama semt pazarından!!! çünkü lüks dükkanlarda kazıklamaya çalışıyorlar. O mucizevi kök bitkinin kendisini almayacaksınıız çünkü damak tadımızla uzaktan yakından alakası yok, iğrenç bişey. Bi de mutlaka en az 6 yıllık olanlarından alın, şarap gibi yıllanmışı makbul. Kapsülleri ve de çayı en iyi hediyeliktir. Gençleşmeye, zayıflamaya, ultra enerji gereksinimine birebir.

- GIMCHI denenebilir: gimchinin bildiğimiz lahana turşusundan pek farkı yok biraz daha acılısı... biz turşuyu ne zaman yeriz? kuru fasulye pilav bilemedin köfteyle. bu koreli kardeşler her allahın öğünü yiyorlar, dünyada sadece Korede özel gimchi buzdolapları imal ediliyormuş, b.kunu çıkarmışlar gimchi olayının. yani kısacası denenbilir ama abartılması önerilmez

- Kahveleri berbattır: Eğer benim gibi seminer tarzı bir etkinlikle gidiyorsanız yanınıza poşet nescafe alın derim keza kahveleri bulaşık suyu gibi. ama sadece gezecekseniz sorun yok, şehirlerde köşe başı Starbucks:) Son gün otelin yakınında Starbucks gördüğümde küçük çapta bir çığlık atmışım Rahma "nooluyoruz" bakışı attı. Meğer Tunus'ta Starbucks yokmuş, sevincimi önce anlamadı, dükkana girip kahvelerimizi alınca hayatında içtiği en muhteşem kahve (türk kahvesinden sonra) olduğunu söyledi.

- Servis çooook yavaştır: tüm organizasyonu açık büfe şekline dönüştürmeleri son derece isabetli olmuş. Free geçen son günümüz tam bir felaketti. Öğle yemeği için lokantaya siparişlerimizi 1,5 saat öncesinden vermiş olmamıza rağmen servis gecikti. Az önceki Starbucks olayında dükkanda kimsecikler olmamasına rağmen 2 kahveyi tam 25 dakikada hazırladılar. Akşam otelde alakart yemek yaklaşık 2 saatte geldi ve son olarak akşam fancy bir restoranda yemek yemeğe giden diğer grup pub ta bize 12:30 da katılabildiler. kısacası herşey yeşil çay servis seremonisi kıvamında yapılıyor.

- Pazarlık şart: Semt pazarına gittik Rahmayla, 3 saat gezdik, 3-5 poşet bişey aldık ve bir araba pazarlık ettik ama iyi ettik.

- Korede evlerde yemek pişirme adeti pek yok; hatta ev yaşantısı bile pek yok, sokaklarda el arabalarında deniz mahsülleri pişirilip yeniyor, gece geç saatlere kadar herkes sokaklarda.


- WC lere dikkat: Bu tabii genel bi durum olmayabilir, biz Rahmayla çok sayıda WC macerası yaşadık ama en beteri Hyatt Otelinin Pub ında başımıza geldi. WC sırası beklerken Koreli - sarhoş olduğu herhalinden belli- lezbiyen bir hayat kadınının tacizine uğradık, az daha pazarlığa oturacaktı bizimle!!! hayır 30 olacak olmasam bi yaşıma daha girdim diyeceğim. Sonraki WC ziyaretlerimize bize eşlik eden Panamalı ve Meksikalı beyleri refakatçi yapmak zorunda kaldık.

- Changwon House ziyaret edilmeli: Changwon bir sanayi şehri ve bence kimse oraya gezmek için gitmez ama olur da yolunuz düşerse, Changwon House ilgi çekici bir mekan. Yüzlerce yıl önce inşaa edilmiş çok zengin bir ailenin evi, şimdi sadece müze olarak ve özel geceler için hizmet veriyor. Yeşil çay seromonisi hoş bir tecrübeydi ama acayip yavaaaş...



diğer ülkeler hakkında sahip olduğum birkaç bilgi ile veda ediyorum canlarım:
- Tunus şeriatla yönetiliyormuş ve birkaç yıl öncesine kadar sokakta başı kapalı gezmek yasakmış, şimdi yeni yeni kapanmaya başlamışlar.
- Şeriat kanunlarına göre zina ancak başkalarıyla evli 2 insanın cinsel ilişki halindeyken 4 kişi tarafından şahit olması halinde ceza haline geliyormuşki bu da teknik olarak mümkünatı neredeyse imkansız olduğundan pek öyle zina için taşlama cezası görülmüyormuş.
- Katolik aileler isterlerse erkek çocuklarını sünnet ettirebiliyorlarmış, ben cahilim galiba sadece Yahudi ve Müslümanlarda var sanıyordum.
- Meksika birası içtim içinde limon vardı, çok enteresan!! ve Migrosta da satılıyormuş daha dün öğrendim.
- USA yönetim de halk da hala Irak'ta yaptıklarını savunuyor : son akşam Amerikalı Melle sohbet ederken Irak'ı dokundurdum ve "hey men çok iyi yapıyoruz" şeklinde tepki verdi, Rahma Arap ve müslüman olarak neredeyse adamın üzerine atlayacaktı, tabii puba giderken Mel'i direkt kick out yaptık. çok zeki Amerikalı dostumuz tavrımızı anlamış sabah kahvaltıda yanımıza oturdu ve "ben Kuveyt Savaşına asker olarak katıldım, biz gitmesek Irak orayı ele geçirecekti, biz dengeleri koruyoruz" dedi yüzsüzce!!! ben düşüncelerimi sıraladım; ortadoğunun polisi misin kardeşim, sana mı düştü dengeleri sağlamak, herşeyi para için yapıyosun, pkk denen illeti hortlattınız, türkiyenin USA ya karşı sempatisi kalmadı, vs vs vs...
- Suudi Arabistanda kadınların araba kullanması yasakmış. Para cezası varmış. Bunun gibi pek çok ceza İrandakinden daha ağırmış.
- İranda evlerde herşey serbestmiş. Yani kadınlı erkekli, içkili partiler yapılır, sokağa çıktın mı kadın kısmısı örtünürmüş.
- İrandaki devrimden sonra alınan kararların pek çoğundan hükümetin kendisi de pişmanmış ama yiğitliğe b.k sürdüremediklerinden devam edip gidiyormuş.
- Macarcada ayakkabıya bizdeki gibi "pabuç" diyorlarmış.
vs.. vs...

--

3 yorum:

Tijen dedi ki...

Bize Kore'yi gezdirdiğin için teşekkürler sevgili Yeliz!

Adsız dedi ki...

aa hem de blogunun ilk yazısıymış bu yeliz:) kore sayesinde okumuş oldum:) bir gün ben de koreye gidebilirim inşallah.
pınar

Sittirella dedi ki...

Okudum :)))
Her millet gibi bunların da iyisi-kötüsü var işte :)
Bana sempatik geliyorlar...onca zevksizliğe rağmen.

Hanimiş: O Mel'in ağzının ortasına şöyle bi' çakamadın mı a Yeliz? :)))